Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5701 E. 2014/7935 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5701
KARAR NO : 2014/7935
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : Demre Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/02/2012
NUMARASI : 2010/157-2012/23

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Y.. G.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Yörede, 1979 yılında yapılan arazi kadastrosu sonrasında, 3.600 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 3665 parsel numarası ile ifraz sonucunda M. Ç. adına ve 2.655 m2 yüzölçümündeki 4388 parsel numaralı taşınmaz, ifraz sonucunda F. H.ve arkadaşları adına tescil edilmiştir.
Davacı Y.. G.. vekili, Z. Köyü 3665 ve 4388 parsel sayılı taşınmazların tapusunun 1979 yılı arazi kadastrosu sonucunda oluştuğu, bu nedenle, bu parseller yönünden yeniden, ikinci kadastro anlamına gelecek kadastro çalışması yapılamayacağı, 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi ile 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin fiilî kullanım durumlarına göre kadastrosu ve ifraz tevhit işlemlerinin yapılmasında tespit edilen hataların, sınır ve yüzölçüm yönünden düzeltilmesi ile ilgili yapılan çalışmada askıya çıkarılan krokide, fiili zemine göre doğuya doğru kayma bulunduğu, orman sınır noktalarının, zeminde bulunduğu yerde olmadığı, 26 numaralı 2/B parselinin askıya çıkarıldığı şekilde kesinleşmesi durumunda köyün mezar yeri ve harman yeri dahil 1000 dönümü aşan arazinin 30 yılı aşan tapuları olduğu ve orman tahdit sınırları dışında kaldığı halde 2/B çalışma alanı olarak kalacağı iddiasıyla askıya çıkarılan kroki ve eklerindeki sınırların 3665 ve 4388 parseller yönünden iptal edilerek, bu parseller yönünden 2/B çalışması yapılmaması ve bu parsellerin 2/B çalışma alanı dışında bırakılacak şekilde sınırın düzeltilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, Demre Kadastro Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğuna ve davanın usûlden reddine karar verilmiş, hüküm davacı Y.. G.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 2/B çalışmalarına itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 1948 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1979 yılında yapılan arazi kadastrosu, 24/09/1991 tarihinde ilân edilen 3116 sayılı Kanuna göre yapılmış ve sınırlaması kesinleşmiş olan ormanlarda, kesinleşmiş sınırların aplikasyonu ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması ile 28/08/2010 – 27/09/2010 tarihleri arasında ilân edilen 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesine göre 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin fiilî kullanım durumlarına göre kadastrosu ve ifraz tevhit işlemlerinin yapılmasında tespit edilen hataların, sınır ve yüzölçüm yönünden düzeltilmesi çalışmaları vardır.
Mahkemece davanın, 5831 sayılı Kanun ile eklenen 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesine göre yapılan işlemlere itiraz olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş ise de verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; dava konusu 3665 ve 4388 parsel sayılı taşınmazlar, yörede 1979 yılında yapılan arazi kadastro çalışmalarında tespiti yapılan 2722 ve 2720 parsel sayılı taşınmazların ifrazı sonucunda oluştuğu, 2010 yılında yörede yapılan 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek 4. maddesi gereğince kullanım kadastrosu çalışmaları yapıldığı, dava konusu taşınmazlarda herhangi bir sınır ve yüzölçüm düzletilmesi yapılmadığı ve daha önce tapuya kayıtlı olduğu için tutanak düzenlenmediği gibi herhangi bir işleme de tâbi tutulmadığı anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Kanunun 25. maddesi gereğince tutanak düzenlenmeyen ve 6 aylık sürede açılmayan orman kadastrosuna itiraz davalarının kadastro mahkemesinin görevine girmeyeceği, somut olayda, görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu, bu nedenle davanın 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden önce açıldığı da gözönüne alınıp, öncelikle değer tespiti yapılarak mahkemenin değer yönünden görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
Ayrıca; orman bilirkişi raporunda, çekişmeli 4388 parselin tamamının ve 3665 sayılı parselin (B) harfli kısmının 1948 yılında yapılan orman tahdit sınırları içinde ve 1991 yılında yapılan aplikasyon ve 2/B çalışmalarında 2/B alanında kaldığı belirlendiğine göre; davanın, 2/B madde uygulamasının iptali ve tapunun beyanlar hanesindeki 2/B madde şerhinin iptalini de içerdiği ve davadan sonra 6292 sayılı Kanun ile de yeni hükümler getirildiği gözönüne alınmadan karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu nedenlerle; mahkemece, 6831 sayılı Orman Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B maddesi gereğince, nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet Ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla düzenlenen, 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Yasa”, 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve aynı Kanunla 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16/2/1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Yasa yürürlükten kaldırılmış, 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmış, bu cümleden olarak, diğer bir çok hükmün yanı sıra, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara ilişkin tapu kaydına konulan şerhlerin silinmesi, bu alanlar için Hazine tarafından dava açılmaması, açılan davlardan vazgeçilmesi ya da davaların durdurulması, tapusunun iptaline karar verilen taşınmazların tekrar tapu sahibine iadesi gibi konular düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerin, dava konusu taşınmazın niteliğine ve durumuna göre, görülmekte olan davaya etkisinin değerlendirilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; HMK’nın 20. maddesi gereğince sadece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, aynı Kanunun 115/2. maddesi gereğince davanın usûlden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Y.. G.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.