Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5693 E. 2014/7754 K. 18.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5693
KARAR NO : 2014/7754
KARAR TARİHİ : 18.09.2014

MAHKEMESİ : Erzin Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/05/2010
NUMARASI : 2007/93-2010/154

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Erzin İlçe Merkezi K.. mevkiinde bulunan toplam üç parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescilini istemiştir.
Davanın devamı sırasında M. G., çekişmeli taşınmazların güneyinde arazi yolu bulunduğunu ileri sürerek, yolun kadastro dışı bırakılması istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi raporunda 1, 2 ve 3 numara ile işaretlenen sırasıyla 3.506,04 m2, 4.493,89 m2 ve 11.805,56 m2 yüzölçümündeki taşınmazların davacı adına tapuya tesciline, 2 numara ile işaretlenen taşınmazın güneyinde bulunan yola yönelik davanın reddine karar verilmiş; hüküm, Hazine ve Botaş Boru Hatları ile P. Taşıma A.Ş. Tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 06/10/2010 gün ve 2006/12722 – 12974 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ‘[Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda; çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu açıklanmış ise de, Dairemizin geri çevirme kararı üzerine fen bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ekindeki aplikeli memleket haritasında, çekişmeli taşınmazlardan 3 numaralı yer yeşil renkli alanda işaretlenmiş olup, çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı yönünde duraksama olmuştur. Diğer taraftan, hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazların fen bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ekindeki koordinatlı krokisi ile memleket haritasının ölçeklerinin eşitlenip birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli ve komşu taşınmazların orijinal renkleri ve işaretleri içeren memleket haritasındaki konumları saptanmamıştır. Bu durumda, karara dayanak alınan uzman bilirkişi raporu çekişmeli yerlerin öncesinin orman niteliğini belirlemeye yeterli ve kanaat verici olmayıp, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz. Bundan ayrı, Kadastro Müdürlüğünce çekişmeli taşınmazın 1967 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında “hali arazi” olduğundan kadastro dışı bırakıldığı açıklanmıştır. Ancak, hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda taşınmazların arazi kadastrosu sırasında taşlık ve çalılık yerlerden olması sebebiyle kadastro dışı bırakıldığı, 1956 basım tarihli memleket haritasında taşlık ve çalılık alan olarak gözüktüğü, 1976 basım tarihli memleket haritasında ise açık alan olarak gözüktüğü ifade edilmiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yere ilişkin orijinal kadastro paftası getirtilmemiş, taşınmazların hangi sebeple kadastro dışı bırakıldıkları belirlenmemiştir. Bu durumda, çekişmeli taşınmazların hangi sebeple kadastro dışı bırakıldığı yönünde duraksama olduğu belirtilerek yeniden orman ve zilyetlik araştırması yapılması] gereğine değinilmiştir.
Davacı F.. A.. vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmekle, dairenin 20/04/2007 gün ve 2007/3744 – 4968 sayılı kararı ile karar düzeltme istemi reddedilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise, 1964 – 1967 yıllarında yapılmış ve sonuçları 01.07.1967 – 31.07.1967 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece davanın, davacının çekişmeli taşınmazlarda müstakil olarak zilyetlik süresi yirmi yıla ulaşmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli olmadığı gibi mahkemenin kabulü de dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Şöyle ki; mahkemece yapılan keşiflerde belirlenen duruma göre davacının söz konusu taşınmazları dava dışı M. B. isimli şahıstan satın aldığı noktasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Nitekim, 06/10/2006 gün ve 2006/12722 – 12974 sayılı bozma kararımızda da; ”mahkemece yapılan orman araştırmasının yetersizliğine değinildikten sonra,” 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamalar nedeniyle davacının dava tarihine kadar bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin bulunmaması halinde eklemeli zilyedinin de (bayiinin de) ad ve soyadı nüfus kaydına uygun olarak yazılarak aynı çalışma alanı içerisinde zilyetlik yolu ile kazandıkları toprak bulunup bulunmadığı; varsa, cinsi ve miktarı tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ayrı ayrı araştırılıp, başka tescil davası olup olmadığı da mahkeme yazı işleri müdürlüğünden sorularak, anılan maddede vurgulanan 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığının saptanması, oluşacak sonuca göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Bu nedenle; mahkemenin, davacı tarafın açtığı davada eklemeli zilyetliğe dayanmadığı, davacının dava konusu taşınmazlar üzerindeki zilyetlik süresinin yasada öngörülen 20 yıllık süreyi tamamlamadığı yönündeki kabulü doğru değildir.
02/04/2009 tarihinde yapılan keşifte görev alan ziraat bilirkişi V. G. tarafından tanzim edilen 16/02/2010 hâkim havale tarihli raporda çekişmeli taşınmazların tarım arazisi niteliğinde oldukları, imar ve ihyasının 35 – 40 yıl önce yapıldığının, yine orman mühendisleri A. A., A. Baz ve Z. S. A.’dan oluşan bilirkişi kurulu tarafından tanzim edilen 20/12/2009 havale tarihli raporda (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmazların orman sayılamayan yerlerden olduğunun belirtildiği de gözönünde bulundurularak, mahkemece; önceki bozma kararımızda da değinildiği üzere, davacının ve taşınmazları satın aldığı belirtilen M. B.ı’nın aynı çalışma alanı içerisinde zilyetlik yolu ile kazandığı taşınmaz bulunup bulunmadığı; varsa, cinsi ve miktarı tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ayrı ayrı araştırılıp, başka tescil davası olup olmadığı da mahkeme yazı işleri müdürlüğünden sorularak, 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.