YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5641
KARAR NO : 2014/9638
KARAR TARİHİ : 19.11.2014
MAHKEMESİ : Kandıra Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 21/03/2014
NUMARASI : 2014/7-2014/175
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
3402 sayılı Kanunun (5831 sayılı Kanunun 9. maddesi ile eklenen), geçici 8. maddesi gereğince yapılan kadastro sırasında B. Köyü .. ada. parsel sayılı 18509,78 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın öncesi orman iken, 23.11.1991 tarihinde kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakıldığını, ancak, taşınmazın tahdit dışında bırakılma tarihi ile kadastro tesbit tarihi arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi dolmadığını ileri sürerek, davalı adına yapılan tesbitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile, .. ada .. sayılı parselin kadastro tesptinin iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; davalı tarafından temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 07.11.2013 tarih ve 2013/8901 E. – 2013/9783 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, dava konusu taşınmazda, orman kadastrosunun kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar sürdürülen zilyetlik süresinin 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen 20 yılı bulmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür. Şöyle ki; yörede 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen ve bir örneği dosyasına getirtilen orijinalinden fotokopisi çıkarılmış kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, arazi kadastrosu sırasında Devlet Ormanı niteliğiyle tesbit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8 – 964 – 751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 – 183 – 187, 2004/8-15 – 7, 2004/8 – 242 – 292 ve 20. H.D.’nin 2008/20 – 214 – 241 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerler, orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, kesinleşme tarihine kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyecektir. Ancak, bu tarihten sonra sürdürülen zilyetlik ise davalı yararına hak doğurabilecektir. Genel uygulama bu yönde olmakla birlikte, kadastro veya tapulama çalışmaları sırasında, paftasında orman belirtmesi yapılarak tesbit dışı bırakılan yerlerin, resmî belge ve bilgilerden yararlanmak suretiyle yapılacak araştırma sonucu öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi ve mevcut fiilî durum itibariyle de orman olmadığı ve çevre ziraat arazileri ile de bütünlük arzeden yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, bu türden yerlerin 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya edilmesi ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı süresinin tamamlanması ile de kazanılması mümkündür. Somut olayda; mahkemece eski tarihli ve davanın açıldığı tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memeleket haritaları getirtilip uzman bilirkişiler eliyle uygulanmamış, dava konusu taşınmazın bu belgelerdeki niteliği ve eğimi saptanmamış ve varsa bu yere ait 1/5000 ölçekli fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftası getirtilerek taşınmazların tasarruf sınırı olup olmadığı belirlenmemiştir.
O halde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden getirtildikten sonra bir fen bir orman mühendisi huzuruyla keşif yapılarak dava konusu taşınmazların gerçek eğimi belirlenmeli, memleket haritası ile kadastro paftası ölçekleri eşitlenerek her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, yine hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak bilirkişilere incelettirilip taşınmazların niteliğinin ne şekilde görüldüğü, taşınmazların üzerindeki bitki örtüsünü belirtir açıklayıcı ve dava konusu taşınmazları ve çevre taşınmazları hava fotoğraflarındaki konumunu gösterir irtibatlı kroki düzenlettirilmeli, orman ya da 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde ifade edilen orman içi açıklık olup olmadığı, dava tarihinden 20 yıl önce taşınmazların kullanılıp kullanılmadığı fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftasında tasarruf sınırı bulunup bulunmadığı, taşınmazlar üzerinde önceki yıllarda ve şimdi bulunan bitki örtüsünün cinsi, sayısı, yaşı ve dağılım durumunun ne olduğu Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak belirlenmeli, orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği ve orman kadastrosunun kesinleştiği 23/11/1991 tarihi ile davanın açıldığı 13/09/2011 tarihi arasında 20 yıl geçmediği de düşünülerek sonucuna göre karar verilmelidir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu, davanın kısmen kabulü ile .. ada .. nolu parselin kadastro tesbitinin iptaline, 27.2.2014 tarihli fen ve orman bilirkişileri raporunda (A) harfi ile gösterilen 10420,12 m2’lik kısmının tesbitteki vasıflarıyla tesbit maliki adına tapuya kayıt ve tesciline; (B1) ile gösterilen 6042,60 m2, (B2) ile gösterilen 918,80 m2 ve (B3) ile gösterilen 1133,40 m2’lik kısımların tesbitteki vasıflarıyla birlikte Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından parselin krokide (A) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1957 tarihinde 766 sayılı Kanun uyarınca yapılan kadastro çalışmalarında dava konusu taşınmaz, ormanlık alan olarak tesbit harici bırakılmış; tesbit tarihinden önce 22.05.1991 tarihinde ilânı yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunun 2/B madde uygulama çalışmalarında da orman sınırları dışında bırakılmıştır. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 2859 sayılı Kanun ve 590 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince yapılan yenileme çalışmaları 21.02.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmuş olmasına karşın gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın hükme esas alınan bilirkişi raporunda (B1) ve (B2) ile gösterilen bölümlerinin usûlünce yapılan araştırma sonucu orman olduğu belirlendiğine, komşu .. ada.. nolu parselin senetsizden kişi adına tesbit edilip itirazsız kesinleştiğine göre her iki taşınmazın dört tarafının kesinleşmiş orman parseli ile çevrili olduğu, davacının tapuya dayanmaksızın zilyetliğe dayandığı dikkate alındığında taşınmazın (A) bölümü 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi anlamında orman içi açıklığı konumunda bulunduğundan, zilyetlikle kazanılması ve özel mülk olarak tapuya kaydı mümkün değildir.
6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olup;
a) 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinin 26/son maddesinde “devlet ormanlarındaki açıklık sahaların devlet ormanı olarak tahdit edileceği”
b) 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/A maddesinde “Orman Kanununun 17 nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan, tabiaten ağaç veya ağaççık ihtiva etmeyen ve ekseri ahvalde otsu bitki veya sair şüceyrat ihtiva eden açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”
c) 19.08.1974 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu Yönetmeliğinin 40/A maddesinde “orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanununun 17 nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan, tabiaten ağaç ve ağaççık ihtiva etmeyen ve ekseri ahvalde otsu bitki veya sair şuceyrat ihtiva eden açıklıkların devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”
d) 20.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Yapılacak Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulaması Hakkında Yönetmeliğin 30/1-A maddesinde “orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 Sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan tabiaten ağaç ve ağaçcık ihtiva etmeyen, ekseri ahvalde otsu bitki veya bazı ahvalde yer yer odunsu bitkiler ihtiva eden açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”,
e) 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulaması Hakkında Yönetmeliğin 23/1-A maddesinde “orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı kanunun 17. Maddesinde yeralan orman içinde bulunan tabiaten ağaç ve ağaçcık ihtiva etmeyen ekseri ahvalde otsu bitki veya bazı ahvalde yer yer odunsu bitkiler ihtiva eden açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”,
f) 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 26/1-a maddesinde “orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”,
g) 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 16/1-i maddesinde “Orman içi açıklıkların, devlet ormanı olarak sınırlandırılacağı”
öngörülmüştür.
6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi uyarınca, Devlet ormanlarının açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur.
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 ve gün 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün 1997/20-808/1039, 08.02.1999 gün 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün 1999/8-689-822, 03.04.2002 gün 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşınmazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
Öte yandan, 6831 sayılı Kanuna 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanunun 183. maddesiyle eklenen ek 12. madde hükmü uyarınca da “orman içi boşluk alanlar, bölgede doğal olarak yetişen türlerle ekim, dikim ve aşılama suretiyle imar-ihya ve/veya rehabilite edilerek doldurulur.”
Buna göre; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, Kanun gereği orman sayıldığı için, zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, dava konusu taşınmazın (A) bölümünün özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kısmen kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA19/11/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.