Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5436 E. 2014/10039 K. 02.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5436
KARAR NO : 2014/10039
KARAR TARİHİ : 02.12.2014

MAHKEMESİ : Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/04/2013
NUMARASI : 2012/339 – 2013/369

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı vekili, Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 12/01/2009 tarihli dava dilekçesinde sınırları yazılı, Kapukargın Köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde yazılı şartların gerçekleştiğini bildirerek, Medenî Kanunun 713. maddesine göre davacı adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, taşınmazın 1939 tarihli hava fotoğraflarında çalılık olarak görünmesi ve zilyedlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Medenî Kanunun 713. maddesine göre açılan tescil istemine ilişkindir.
Yörede, 1943 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastro çalışması ile 1981 ve 1992 yıllarında kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 1744 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik hükümlerine göre yapılmış aplikasyon, 2. madde ve 2/B madde uygulamaları vardır.
Arazi kadastrosu 1953 yılında yapılmış, çekişmeli taşınmaz tespit harici bırakılmıştır.
Mahkemece, taşınmazın 1939 tarihli hava fotoğraflarında çalılık olarak göründüğü gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; hükme esas alınan ziraat ve orman bilirkişi raporlarında, taşınmazın eğiminin % 10 olduğu, üzerinde 20 adet 20-60 aşı yaşlarında zeytin, 10 adet delice, 1 adet 60 yaşında kızılçam ve menengiç, okaliptus ağaçları bulunduğu açıklanmıştır. Ağaçların taşınmazdaki dağılımı, dağınık mı toplu mu oldukları raporlarda gösterilmemiş, dava tarihinden 20 yıl öncesine ait kullanım durumunu ve tasarruf sınırlarını belirlemek üzere 1980’li yıllara ait memleket haritaları ve hava fotoğrafları üzerinden araştırma yapılmamış, buna göre zilyedlikle kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmamıştır. Komşu 36, 37 ve 39 sayılı parsellerin her üçü de Orman Yönetiminin açtığı tespite itiraz davalarının reddedilmesi sonucu 1954 yılında hükmen gerçek kişiler adına tapuya tescil edilmişlerdir. Sözü edilen taşınmazlara kadastro sırasında düzenlenen çap örnekleri incelendiğinde, çekişmeli taşınmaz yönünü orman olarak gösterdikleri anlaşılmaktaysa da; taşınmaz hem 1943 yılında yapılan orman kadastrosunda tahdit dışında bırakılmış, hem de daha sonra 1981 ve 1992 yıllarında yapılan çalışmalarda bu durum devam etmiştir. 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesinin karşıt anlamından da eğimi % 12’nin üzerinde olmayan, toprak muhafaza karakteri taşımayan çalılık ve fundalıkların orman sayılmayacağı anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek, hayvan otlatmak, ağaç kesmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten, tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar-ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden 15 – 20 yıl önce çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen orijinal renkli memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazların niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi zorunludur.
O halde; mahkemece iki orman mühendisi, bir ziraat, bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, taşınmazı geniş çevresiyle birarada gösteren kadastro paftası ile yöreye ait hem en eski tarihli, hem de 1980’li yıllara ait memleket haritası ve hava fotoğrafları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, taşınmazın niteliği, orman ya da 6831 sayılı Kanunun17/2. maddesinde ifade edilen orman içi açıklık olup olmadığı belirlenmeli, zilyedlik tanıkları dinlenmeli, ziraat uzmanından taşınmazdaki ağaçların dağılımı, orman ağacı niteliğinde olan delice ve diğer ağaçların dağınık mı toplu mu oldukları konusunda krokili rapor alınmalı, delicelerin toplu halde bulunduğu kısım var ise o kısımda kullanım bulunmadığı, deliceliklerin ancak imar ve ihya ile kazanılabileceği düşünülmeli, bundan sonra toplanacak deliller çerçevesinde karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/12/2014 günü oy birliğiyle karar verildi.