Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5338 E. 2014/9270 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5338
KARAR NO : 2014/9270
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

MAHKEMESİ : Tire Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/09/2013
NUMARASI : 2009/970-2013/625

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

İ. İli, T. İlçesi, Ç. Köyü, K.Mevkiinde kain 44006,31 m2 yüzölçümlü çalılık ve ham toprak vasıflı .. ada .. parsel sayılı taşınmaz tapuda Hazine adına kayıtlıdır.
Davacı vekili, müvekkilinin taşınmazı 03.11.1981 tarihinde satın aldığı ve o gün bu gündür kendisine ait tarım alanı olduğu iddiası ile tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine, çekişmeli taşınmazın tespit gibi Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı tarafından esasa, davalı Hazine tarafından ise vekâlet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu ilk defa 2007 yılında 3402 sayılı Kanuna göre yapılmış olup 2/B çalışması bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davanın, taşınmazın aynına, başka bir deyişle mal varlığına yönelik olduğu açıktır. Bu durumda müddeabihin değeri gözetilmek suretiyle mahkemenin görevinin belirleneceği tartışmasızdır.
Bilindiği üzere, 04.03.1953 tarih ve 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu tür davalarda çekişmeye konu taşınmazın değeri dava değerini belirtir. Keza 492 sayılı Harçlar Kanunun 16. maddesi hükmü gereğince de, taşınmazın aynına ilişkin davalarda taşınmazın değeri üzerinden harç alınacağı düzenlenmiştir. Öte yandan 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesi hükmü gereğince bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin kanunun 01.10.2011 tarihli yürürlüğünden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanamayacağı öngörüldüğünden davada 1086 sayılı HUMK’nun gözetilmesi gerekeceği izahtan varestedir.
Dosya kapsamında yapılan keşifte beyanlarına başvurulan yerel bilirkişiler 44006,31 m² yüzölçümdeki dava konusu taşınmazın dönümünün 1000.- TL civarında olduğunu beyan etmiş, hükme esas alınan ortak bilirkişi raporunda ise taşınmazın dekarının 1000.- TL civarında olduğu belirtilmiştir.
Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın değeri, dava tarihi itibariyle sulh hukuk mahkemelerinin görev sınırını belirleyen HUMK’nun 8. maddesindeki miktarın üstünde olup davayı görmeye sulh mahkemeleri değil asliye hukuk mahkemeleri görevlidir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup istek olmasa dahi re’sen gözönünde bulundurulması gerektiğinden mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek davanın kabulüne karar verilmiş olması yerinde olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.