Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5328 E. 2014/10503 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5328
KARAR NO : 2014/10503
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

MAHKEMESİ : Eruh Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2012
NUMARASI : 2009/2-2012/27

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar F.. Ö.. ve arkadaşları ile davalılar Hazine ve K.. M.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; sınırlarını bildirdiği …. İlçesi, … Mevkiinde bulunan 11000 m2 miktarındaki taşınmazı 30 yıldan bu yana malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğunu, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 639. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle Hazine ve E.. B..nı hasım göstererek dava açmıştır.
Mahkeme 21.03.2002 tarih ve 2001/6 E., 2002/11 K sayılı ilâmı ile, iki parça taşınmazın 196 pay kabul edilerek 21 payının M. T.., kalan 175 payın davacı adına tapuya tesciline karar vermiş, davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 13.05.2002 gün ve 2002/3656-3878 sayılı kararı ile taşınmazların ortasından Eruh-Siirt Karayolunun geçmesi nedeniyle iki parçaya ayrıldığı anlaşıldığından ilgisi nedeniyle K.. M..’nün davaya dahil edilmesi, davacı 11000 m2 yerin adına tescilini talep ettiğine göre, talep edilen kısımdan yola tekabül eden miktar düşüldükten sonra davacıya ne kadar miktar yer verileceğinin belirlenmesi gereğine değinilerek bozulmuştur.
Bozma ilâmı sonrasında K.. M.. davaya dahil edilmiş, F.. Ö.. ve arkadaşları 30.01.2003 havale tarihli dilekçeleri ile ; dava konusu taşınmazın ölü babaları V. Ö..’e ait olup babalarının, memuriyet nedeniyle ilçeden ayrılması sonrasında beraber ortaklı (yarıcı) olarak O. T..’e verdiğini, adı geçenin ölümü üzerine oğlu M.T..’in taşınmazın zilyedi imiş gibi tescil davası açtığını, taşınmazın mülkiyetinin kendilerine ait olduğunu ileri sürerek, tescile itiraz etmişler ve Eruh Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/6 Esas sırasına kaydedilen dava, eldeki dava ile birleştirilmiştir.
Mahkeme 07.03.2003 tarih ve 2002/15 E., 2003/19 K. sayılı ilâmında davacı M. T..’in dava süresince taşınmazın babasından kaldığını ileri sürmesine rağmen, aşamalarda taşınmazın Vedat Nevzat Öner tarafından 10-12 yıl önce kendi babasına verildiği şeklinde dava sebebini ıslah yoluyla değiştirmesinin mümkün olmadığını, davacının olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap için gereken süre şartını gerçekleştirmediğinden davacı M. T..’in davasının reddine, davacılar F.. Ö.. ve arkadaşlarının vakî itirazlarının kabulüne karar vermiş, hükmün davacı M. T.. tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 16.06.2003 gün ve 2003/3821-4504 sayılı kararı ile “davacının taşınmazın V. Ö..tarafından kendi miras bırakanına satılıp devredildiğine dair açıklamasının ıslah olarak kabul edilemeyeceği, uyulan bozma ilâmına göre işlem yapılıp tescile itiraz davacılarının iddialarını kanıtlamak üzere kendilerine süre ve imkan verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Bozma ilâmı sonrasında mahkeme 22.03.2004 tarih ve 2003/27 E., 2004/14 K. sayılı ilâmında davacı M. T..’in olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap için gereken süre şartını gerçekleştirmediğinden davacı M. T..’in davasının reddine, davacılar F.. Ö.. ve arkadaşlarının vaki itirazlarının kabulüne karar vermiş, hükmün davacı M. T..ve davalı K.. M.. tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 15.10.2004 gün ve 2004/5586-6769 sayılı kararı ile davacı vekili ve K.. M..nün temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 2004 yılında genel arazi kadastrosu çalışmaları yapılmış, çekişmeli taşınmaz 105 ada 28 parsel sayılı 9241,99 m² ve 139 ada 64 parsel sayılı 3134,62 m² yüzölçümlü, tarla niteliği ile malik hanesi boş bırakılmak suretiyle 12.12.2004 günü sınırlandırılmış, tutanak asılları Kadastro Mahkemesine gönderilmiştir.
Kadastro mahkemesi 19.10.2006 tarih ve 2004/33 E., 2006/272 K sayılı ilâmında davacı M. T.. ile F.. Ö.. ve arkadaşlarının çekişmeli taşınmazlara ilişkin davalarının reddine, taşınmazların davalı Hazine adına tespit ve tesciline karar verilmiş, hükmün davacı M.T.. tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.03.2007 gün ve 2007/616-739 sayılı kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesi kararının onanmasına dair Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 15.10.2004 gün ve 2004/5586-6769 sayılı ilâmının taraflara tebliğ edilmediği, temyize konu hüküm hakkında olağan kanun yollarının kapanmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi hükmü henüz kesinleşmediğine göre Kadastro Mahkemesinde davanın görülme olanağının bulunmadığı bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava yöntemine uygun şekilde Kadastro Mahkemesine aktarılmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olmasının isabetsiz olduğuna değinilerek bozulmuştur.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.03.2007 gün ve 2007/616-739 sayılı bozma ilâmı sonrasında Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.10.2004 gün ve 2004/5586-6769 sayılı onama ilâmı taraflara tebliğe çıkarılmış, davacı M. T.., davalı Hazine ve davalı K.. M..nün karar düzeltme talepleri üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.05.2008 gün ve 2008/2705-2825 sayılı ilâmında Asliye Hukuk Mahkemesi kararından sonra kesinleşmesinden önce dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş olduğuna göre, uyuşmazlığa kadastro mahkemesince bakılması gerektiği belirtilerek onama kararının kadırılarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilâmı sonrasında Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
Kadastro Mahkemesince birleşen dosya davacıları F.. Ö.. ve arkadaşlarının davasının reddine, davacı M. T..’in davasının kabulüne, dava konusu taşınmazların M.T.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm birleşen dosya davacıları F.. Ö.. ve arkadaşları, davalılar Hazine ve K.. M.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Mahkemece, birleşen dosya davacıları F.. Ö.. ve arkadaşlarının davasının reddine, davacı M. T..’in davasının kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu taşınmazın 139 ada 136 parsel sayılı orman parseline komşu olduğu ve 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddeside gözetilerek Orman Yönetiminin davaya dahil edilerek husumetin yaygınlaştırılmaması doğru olmadığı gibi, dosyada orman araştırması yapılmamış, zilyetlikle imar ve ihya koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususları da usûlünce belirlenmemiştir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi usûl ve kanuna aykırıdır.
Birleşen dosyanın davacılarının temyiz talepleri açısından yapılan incelemede, adı geçen davacıların ortak dilekçe ile 21.03.2013 günü harcını yatırmak suretiyle hükmü gecikmeli olarak temyiz ettikleri, birleşen dosya davacısı İ.. Ö.. dışındaki davacılara gönderilen gerekçeli karar tebligatının usûlüne uygun yapıldığı, İ.. Ö..’e gönderilen gerekçeli karar tebliğ evrakının ise şahsın dosya kapsamında bildirilen ve daha önce kendisine tebliğ yapılan adresine gönderilmeksizin direkt olarak adres kayıt sistemindeki adresine gönderilmiş olduğu, bu haliyle yapılan tebliğin Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine aykırı olduğu anlaşıldığından, gönderilen gerekçeli karar ekli tebligatın usûlüne uygun şekilde tebliğ edilmediğinin kabulü ile davacının temyiz süresinin şahsın kararı öğrenme tarihinden başlayacağının kabulü gerektiğinden 21.03.2013 günü harcını yatırmak suretiyle yaptığı temyizi süresinde ve geçerli görmek gerekmektedir. Dava konusu taşınmazın ölü babaları Vedat Nevzat Öner’e ait olduğu iddiasında bulunan birleşen dosya davacıları arasında elbirliği ortaklığı eski deyimiyle iştirak halinde mülkiyet durumu mevcuttur. Bu sebeple, mirasçılardan İ.. Ö.. dışındakiler temyiz süresini geçirmiş iseler de mirasçılardan İ.. Ö..’in temyizinin sonucundan mecburi dava arkadaşlığı hükümleri uyarınca iştirak halinde malik olan diğerleri de yararlanır.
Davacı İ.. Ö.. ve arkadaşlarının temyizi açısından değerlendirildiğinde, dosyada önceden verilen kararların dikkate alınmadan davacının davasının kabulü yönünde hüküm kurulduğu görülmüştür. Zira dosyada görevsizlik kararı verilmeden önce asliye hukuk mahkemesinin 22.03.2004 tarih ve 2003/27 E. – 2004/14 K. sayılı kararı ile davacı Mehmet Sıddık Teğin’in davasının reddolunduğu, davalı ve karşılık davacılar F.. Ö.. ve arkadaşlarının ise davalarının kabulüne karar verildiği Yargıtay tarafından onandığı, karar düzeltme aşamasında görev nedeneniyle bozulduğu, temyize konu bu kararda ise bu hükmün aksinin yani M.T..’in malik sıfatıyla kullandığından bahisle davasının kabulüne; önceki kararda davaları kabul edilen karşı davacıların ise davalarının reddine karar verildiği, ancak, hükümde hangi delillere dayalı olarak bu kanaate varıldığı açıklanmadığı gibi 20 yıllık olağanüstü zamanaşımının dolup dolmadığı da tartışılmaksızın davacının davasının kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle, mahkemece; öncelikle, ilgisi yönünden davasını Orman Yönetimine yaygınlaştırması için olanak verilmeli, yaygınlaştırıldığı takdirde, Orman Yönetiminin delilleri sorulmalı ve toplanmalı, orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ile hem eski tarihli, hem de dava tarihinden 15 – 20 yıl önce düzenlenmiş memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek yerine uygulanıp taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı, bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı kroki düzenlettirilmeli, yine taşınmazın konumunu gösteren orijinal – renkli (renkli fotokopi) eski ve tesbit tarihten 15-20 yıl önce düzenlenen memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskopik yöntemle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliği belirlenmeli, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle; yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri tutanak içeriği ile çeliştiği takdirde, 3402 sayılı Kanunun 30/1. maddesi gereğince tesbit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenerek çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, davacı tarafın mı, karşı davacı olan davalı tarafın mı zilyetliğinin malik sıfatıyla olduğu değerlendirilmeli, zilyetlik sürelerinin 20 yıllık olağanüstü zamanaşımı koşuluna uygunluğu denetlenmeli, zilyetliğin iradî terkinin somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri dikkate alınarak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, taşınmazla ilgili önceden alınan bilirkişi raporları da değerlendirilmek suretiyle, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; birleşen dosya davacısı F.. Ö.. ve arkadaşları ile davalılar Hazine ve K.. M..’nün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/12/2014 günü oy birliğiyle karar verildi.