YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5268
KARAR NO : 2014/9272
KARAR TARİHİ : 10.11.2014
MAHKEMESİ : Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2014
NUMARASI : 2013/212-2014/106
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 04.07.2013 havale tarihli dilekçe ile; İ. İli, S. İlçesi, Ü. Bölgesinde bulunan … bölüm içerisindeki 451 m2’lik yerin çok uzun süreden beri müvekkili tarafından ihya edildiğini, evi ve muhtelif tespitlere göre 20-25 yılı aşkın yaşlarda ağaçları bulunduğunu, kadastro çalışmaları sırasında söz konusu taşınmazın tescil harici bırakıldığını, taşınmazın orman alanı olmayıp tam bir yerleşim yeri olduğunu iddia ederek, müvekkilinin zilyetliğindeki 451 m2’lik taşınmazın orman alanı olmadığının tespiti ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, herhangi bir keşif ve uygulama yapılmadan dava dilekçesi ekindeki Fen Bilirkişi İ. K.’ın 15.04.2010 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 431 m2 yerin kadastro müdürlüğünün 10.03.2014 tarihli müzekkere cevabına göre yörede 6831 sayılı Kanun kapsamında yapılan ve sonuçları 11.04.1977 tarihinde 6 ay süre ile ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosuna göre orman sayılan yerlerde kaldığı, 6831 sayılı Orman Kanununun 11/1. maddesi gereğince kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık süre içerisinde, ancak, tapu sahiplerinin söz konusu sınırlandırmaya itiraz edebilecekleri belirtilmiş olup, davacı tarafından herhangi bir tapuya dayanılmadığı, sadece zilyetliğe dayanıldığı, kaldı ki davacı tarafın bir tapuya dayanmış olması halinde bile on yıllık hak düşürücü olan sürenin geçtiği anlaşıldığından dava şartı olan 10 yıllık süre geçirilmiş olması sebebi ile açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili istemine ilişkindir.
Yörede 6831 sayılı Kanun kapsamında orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmalarının sonuçları 11.04.1977 tarihinde 6 ay süre ile ilân edilerek kesinleşmiş olup dosya kapsamından genel arazi kadastrosunun kesinleşme tarihi anlaşılamamaktadır.
Mahkemece, keşif yapılmaksızın dava dilekçesi ekindeki Fen Bilirkişi İ.K.’ın Seferihisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/91 Esas sayılı dosyasına sunduğu 15.04.2010 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 431 m2 yerin, yörede yapılıp 11.04.1977 tarihinde 6 ay süre ile ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosunda orman sayılan yerlerde kaldığı ve sadece zilyetliğe dayanan davacı tarafın bir tapuya dayanmış olması halinde bile, on yıllık hak düşürücü olan sürenin geçtiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili istemine ilişkindir. TMK.nun 713. maddesine göre tescil davasının Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisine karşı açılması ve yerlerin tapuya tesciline karar verilebilmesi için gazeteyle bir defa olmak üzere taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunması ve son ilân tarihinden başlayarak üç aylık itiraz süresinin beklenilmesi gerekir. Mahkemece, yapılması gerekli ilânlar yapılmadığı gibi dava edilen taşınmazın konumu keşif yapılarak belirlenmemiş, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri davaya dahil edilmemiştir. Ayrıca, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosunun ne zaman yapıldığı, genel arazi kadastrosunda taşınmazın tapulama dışı kalma sebebi araştırılmamış, yörede yapılan orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmalarına ilişkin harita, işe başlama, işi bitirme, çalışma ve ilân tutanakları ile komşu parsellere ait kadastro tesbit tutanakları ve dayanak belgeleri getirtilmemiştir.
O halde; öncelikle, dava konusu taşınmazın nereye isabet ettiğinin belirlenmesi, TMK.’nun 713/4-5 maddesi gereğince gazete ile bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân edilmesi ve son ilân tarihinden başlayarak üç aylık itiraz süresi beklendikten sonra, davanın, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilerine yöneltilmesi, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosunun ne zaman yapıldığı, genel arazi kadastrosunda neden tescil harici bırakıldığı araştırılmalı, varsa komşu parsellere ait kadastro tesbit tutanakları ve dayanak belgeleri ile orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulama çalışmalarına ilişkin harita ve işe başlama, işi bitirme, çalışma ve ilân tutanakları getirtilmeli, davacının sanık sıfatıyla yargılamasına devam olunan Seferihisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/91 Esas sayılı dosyası dosya kapsamına alındıktan sonra bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi, bir ziraat ve bir yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, orman kadastro haritası ve kadastro paftası ölçekleri denkleştirilerek, sağlıklı biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıkta en az 5 ya da 6 orman sınır noktası gösterilecek biçimde, çekişmeli taşınmazın kesinleşen tahdit hattına göre konumu belirlenmeli, taşınmaz kesinleşen orman kadastro sınırları dışında ise dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile, davanın açıldığı 04.07.2013 tarihinden 15-20 yıl önce ait hava fotoğrafları ile bu hava fotoğraflarına dayanılarak üretilen memleket haritaları, (1993-1998’li yıllara ait, yok ise 1983 ve sonraki yıllara ait) bulunduğu yerlerden istenerek, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve önceki bilirkişiler dışında ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte, getirtilen belgeler dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemiş ise dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak ve klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu taşınmazın kesin ve gerçek eğimini gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları, taşınmazın değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazın imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1993-1998’li yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazın fiilî durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, davacının sanık sıfatıyla yargılamasına devam olunan Seferihisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/91 Esas sayılı dosyası ile davacının delil olarak dayandığı dava dışı sanık A. S.ın yargılandığı Seferihisar Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2007/152-115 E., K. sayılı dosyaları da keşifte değerlendirilmelidir.
Ayrıca; 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri dikkate alınarak yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tesbit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/11/2014 günü oy birliği ile karar verildi.