YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5253
KARAR NO : 2014/9353
KARAR TARİHİ : 11.11.2014
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Ormanlı Köyü, Ayazma Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacı gerçek kişi adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, 20 yıllık zilyetlik süresinin davacı yararına gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından esas yönünden, Orman Yönetimi ve Hazine tarafından ise Türk Medenî Kanunun 713/6. maddesi gereğince tescil talebine yönelik temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 31.10.2012 tarih ve 2012/4553 E. – 11903 K. sayılı kararı ile özetle; 1) Davacı gerçek kişinin temyiz istemi yönünden; incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1984 yılında yapılarak kesinleşmiş olup, davaya konu taşınmaz orman niteliğinde olması sebebiyle tapulama harici bırakılmış olduğundan, Medenî Kanunun 713. maddesi ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için, orman kadastro işleminin kesinleştiği tarihten dava gününe kadar 20 yıldan fazla süre ile kanunda belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesinin gerektiği, dava konusu taşınmazın tesbit gününde yürürlükte bulunan kanun hükümlerine göre orman olması sebebiyle tesbit dışı bırakılarak orman olduğu belirlendiğine göre, taşınmazın orman olmadığı hususu, ancak yörede yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilebileceği, bu durumda, tahdidin kesinleşmesi tarihinin zilyetliğin başlangıcına esas teşkil edeceği, başka bir anlatımla, yörede yapılacak orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar, taşınmaz orman sayılan yerlerden olma özelliğini sürdüreceğinden daha önceki tarihlerdeki zilyetliğe değer verilemeyeceği, Yargıtay H.G.K.’nun 24.10.2001 gün, 2001/8 – 464/751 sayılı kararı ile H.G.K.nun 12.05.2004 tarih 2004/8 – 242 – 292 sayılı kararlarında açıklandığı üzere, genel arazi kadastrosu sırasında orman vasfında çalılık olarak tesbit dışı bırakılan taşınmazın öncesinin orman olduğunun kabulü ile daha sonraki tarihte yapılacak orman kadastrosunda tesbit harici bırakılmasından dava gününe kadar yirmi senelik zilyetlikle kazanma süresinin gerçekleşmediği halde davanın reddinin gerekeceğinin hükme bağlandığı, davaya konu taşınmazın bulunduğu yerde 1993 tarihinde yapılan orman kadastrosu bulunduğuna göre, davacının sürdürdüğü zilyetliğe ancak bu tarihten sonra değer verilebileceğinden dava tarihi itibariyle davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleşmediği gibi dava konusu
taşınmazın 1961 yılından sonra Terkos Gölü Havzası mutlak korumu alanında kalması nedeniyle muhafaza ormanı olarak ayrıldığı, 6831 sayılı Kanunun 3, 4, 23 ve 25. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde muhafaza ormanları ile milli parkların aynı hukukî konumda oldukları H.G.K.’nun millî parklar konusunda oybirliği ile verdiği 09.11.1988 gün ve 1988/8 – 542 – 893 sayılı kararında açıklandığı gibi, “Orman rejimine alınan bu tür yerler için sonradan tapu alınamayacağının” kabul edildiği, millî park ve muhafaza ormanı olarak ayrılma işleminin başlı başına orman rejimi ve ayırma olarak kabul edilmesi gerektiğinden tapuda kaydı bulunmayan taşınmazların kesinleşen orman sınırı dışında bırakılmış olsa dahi “orman niteliğinin devamı” başlıklı 1984 tarihli yönetmeliğin 38 ve 1986 tarihli yönetmeliğin 31 ve son olarak çıkartılan ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 34. maddesi gereğince orman sayılacağı, 3402 sayılı Yasanın 17. maddesi ve Anayasanın 169. maddesi gereğince ormanların imar, ihya ve zilyetlik yolu ile kazanılma olanağının da bulunmadığı belirlenerek hüküm kurulduğuna göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Davalı … Yönetimi vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz istemlerine gelince; dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkin olup, aynı Kanunun 713/6 maddesi gereğince davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebileceklerinden, davalı Hazine vekilinin 15.01.2009 ve 06.10.2011 tarihli dilekçeler ile taşınmazın Hazine adına tescilini talep ettiği anlaşıldığından, mahkemece bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine, dava konusu Çatalca İlçesi Ormanlı Köyünde fen bilirkişisinin 28/06/2011 tarihli rapor ve eki krokisinde (A) harfiyle gösterilen 2923,44 m2’lik kısmının TMK’nun 713/6 maddesi gereğince orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, tesbit tarihinden önce 6831 sayılı Kanuna göre 26.09.1990 tarihinde yapılıp 03.03.1993 – 03.09.1993 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1984 yılında yapılıp kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 11/11/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.