YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5240
KARAR NO : 2014/7770
KARAR TARİHİ : 18.09.2014
MAHKEMESİ : Nazilli Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2011/8-2013/9
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, Bağcılı Köyü 219 ada 11 parsel sayılı 4053,27 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve incirlik niteliği ile davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazda davalının zilyetliği bulunmadığı gibi, imar ve ihya da edilmediği, doğal toprak yapısının çalılık ve meşelik olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece davanın reddine ve dava konusu parselin tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davacı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30/ 09/ 2010 tarih ve 2010/ 8041- 1509 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “Dosya içinde bulunan Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/279 E. – 975/402 K. sayılı dosyası ile davacı Orman Yönetimince davalılara karşı orman tahdidine itiraz davası açıldığı, yargılama sonucunda Doğu, Batı ve Kuzeyi Bağcıllar Köyüne ait araziler, Güneyi Devlet meşe ormanı ile çevrili 24 hektar yüzölçümündeki yerin 22 hektarlık kısmının orman sınırları içine alınmasına, geri kalan 2 hektarlık yerin davalı gerçek kişiler adına iç parsel olarak tespitine karar verildiği, ilâmın taraflara tebliğ edilerek, kesinleşmiş olduğu; yapılan keşif sırasında harita mühendisi bilirkişi eliyle kesinleşen mahkeme kararındaki 24 hektarlık alanın yerine uygulattırılarak çekişmeli taşınmaz ile komşu parsellerin konumunu orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte harita üzerinde gösterir müşterek imzalı rapor alınmadığı, bu nedenle yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığı” hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, çekişmeli parsele ait tespit tutanağının iptaline orman niteliğinde Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1967 yılında seri bazda orman kadastrosu yapılmış; sonuçları 09/06/1969 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Daha sonra 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece, çekişmeli yerin kesinleşmiş orman sınırları dışında kaldığı, Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada orman sınırları içerisine alınan alan ile ilgisinin bulunmadığı anlaşılmış ise de, % 40 – 100 arasında değişen yamaç meyili ve hafif bünyeli toprak yapısıyla erozyon duyarlılığı içinde olduğu, toprak muhafaza karakteri taşıdığı, devamlı bitki örtüsü altında tutulması gereken alanlardan olduğu, incir bahçesi olarak tarımsal kullanım altında tutulan alanda tarımsal kullanıma son verilmesi halinde bir kaç yıl içinde doğal bitki örtüsüne kavuşacağı, toprağı koruyucu erozyonu önleyici herhangi bir çalışmanın yapılmamış olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; dosya arasında bulunan tutanaklardan yörede ilk orman kadastrosunun 1967 yılında herhangi bir köy ya da belde sınırı esas alınmadan seri bazında yapıldığı ve köyün tamamını kapsamadığı görülmektedir. 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değiştirilen 12/3. maddesine dayanılarak çıkartılan ve 19 Ağustos 1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliğinin “Sınırlama Dışı Kalan Ormanlar İçin Yapılacak İşlemler” başlıklı 128. maddesinin (b) fıkrası
gereğince çekişmeli yerin hukuki durumunun tespitinde kesinleşen orman kadastro harita ve tutanaklarının yanında yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile bu belgelerin dava tarihinden 20 yıl öncesine ait olanlarının da nazara alınması; ilk orman kadastrosu sırasında orman kadastro komisyonunca yapılan çalışmalarda esas alınan memleket haritası ile hava fotoğraflarının; üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, eğimi ve çevresinin de incelenmesi zorunludur. Dairenin iade kararı üzerine düzenlenen ek raporda taşınmazın 1972 tarihli hava fotoğrafı ile buna dayanılarak oluşturulan memleket haritasında bozuk baltalık orman olarak göründüğünden söz edilmektedir. Çekişmeli yer üzerinde seyrek şekilde meşe sürgünleri ile incir ağaçlarının varlığı dosya kapsamından anlaşılıyor ise de bu ağaçların yaşları, adedi ve yoğunluğu açıklanmamış; 1972 tarihli belgede görülen ağaçların bu ağaçlar mı, yoksa orman ağacı mı olduğu açıklığa kavuşturulmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmeli, eylemli durumu ile uygulanan belgeler karşılaştırılmalı, 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/279 E. – 1975/402 K. sayılı dosyası da uygulanmalı, ziraat bilirkişilerden taşınmazın toprak yapısı üzerindeki bitki örtüsü, cinsi, yaşı, kapalılık oranı, tarım arazi niteliğinde bulunup bulunmadığı, kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı yönünde ayrıntılı rapor alınmalı, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre ise; tespitin iptaline karar verilmesi gerekirken, tespit tutanağının iptaline karar verilmesi yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.