YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5129
KARAR NO : 2014/6797
KARAR TARİHİ : 24.06.2014
MAHKEMESİ : Sakarya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 28/02/2014
NUMARASI : 2013/59-2014/30
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kullanım kadastrosu sırasında D. Mahallesi 104 ada 1 parsel sayılı 4.257,54 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarıldığı ve taşınmazın eylemli orman haline dönüştüğü şerhi verilerek Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı H. Ö., taşınmazın meyve bahçesi olarak kendisi tarafından kullanıldığı iddiasına dayanarak dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne; 104 ada 1 parsel sayılı taşınmazın “çalılık” olarak tesbit edilen vasfının iptaline, taşınmazın “meyve bahçesi” vasfında ve H. Ö.’nın kullanımında olduğunun tespitine karar verilmiş; hükmün davalılar tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 19.11.2012 tarih ve 2012/8701 E. 2013/9568 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; […çekişmeli taşınmaz tutanağının beyanlar hanesinde taşınmazın eylemli ormana dönüştüğünün belirtilmesi, Orman İdaresi lehine bir şerh mahiyetinde olduğından, davanın davalısı Hazine ile Orman İdaresi olup, davada taraf sıfatı bulunmayan Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yöneltilen davanın, taraf sıfatı bulunmadığından reddine karar verilmek gerekirken esastan reddine karar verilmesinin isabetli olmadığına, diğer taraftan, dava, kadastro tespitine itiraz davası olup dava açılmakla tutanağın kesinleşmesi önlendiğinden mahkeme kararında taşınmazın kimin adına ne şekilde tescil edileceğinin açıklanması ve beyanlar hanesine Ek-4. madde uyarınca verilecek şerhin “fiili kullanım durumunu ve varsa taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın kime ait olduğu, kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı” hususlarına ilişkin bilgileri içermesi gerekmektedir. Mahkemece, taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline ve beyanlar hanesine Ek-4. maddeye uygun bir şerhin yazılmasına karar vermek gerekirken, tescile ilişkin hüküm kurulmayıp, kullanıcının “tespiti” ile yetinilmesinin kanuna aykırı olduğu]na değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, tapu müdürlüğüne yönelik açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılara yönelik davanın kabulü ile, çekişmeli D. Mahallesi, K. Mevkii 104 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bahçe vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline, beyanlar hanesine “6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.” ve “parsel üzerindeki meyve ağaçları Ahmet oğlu, 1965 doğumlu H. Ö.’ya ait olup, taşınmaz 1977 yılından beri kendisinin kullanımındadır.” şerhlerinin yazılmasına karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanun ile eklenen Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 15/12/1989 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman tahdit ve 2/B uygulaması ile 2010 yılında 3402 sayılı Kanun ek 4. maddeye göre yapılan kullanım kadastrosu mevcuttur.
Mahkemenin 28.02.2014 tarihli kısa kararında “davanın kabulüne, ayrıntıların gerekçeli kararda yazılmasına” karar verilmiş iken, hüküm fıkrasında “Tapu Müdürlüğüne yönelik davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılara yönelik davanın kabulüne” şeklinde karar verilerek kısa kararda hakkında hüküm kurulmayan Tapu Müdürlüğüne yönelik dava hakkında da hüküm kurulmuştur. Bu suretle, kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (H.M.K. madde 298/2). Asıl olan duruşma tutanağına yazılıp taraflara tefhim olunan karardır. Tefhim ile birlikte yargılamadan elini çekmiş olan hâkim tefhim ettiği kararı taraflara tebliğ etmek durumundadır. Sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara uygun olması zorunludur. 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas ve 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, tefhim edilen kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasının gerektiği öngörülmüştür. Asıl talepler bakımından kısa kararda hükmedilmeyen bir hak ve yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olması veya tersi bir durumun çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. İçtihadı Birleştirme Kararında; çelişkinin varlığı tesbit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu sebeple bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Bu sebeple; mahkemece, bozmadan önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak suretiyle vicdani kanaatine göre karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu açıklanmıştır. Kısa kararda, dava konusu taşınmazın ada, pafta ve parsel numarası belirtilerek hak sahibi adına sicil oluşturacak biçimde karar vermek gerekirken, hüküm sonucunda “davanın kabulüne” karar verilmekle yetinilerek, sicil oluşturulmaması doğru değildir. Ayrıca, 15.11.2013 tarihli keşif zabtında hâkim imzasının bulunmaması da HMK’ nın 155. maddesi hükmüne aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 24/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.