Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/5052 E. 2014/8886 K. 28.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5052
KARAR NO : 2014/8886
KARAR TARİHİ : 28.10.2014

MAHKEMESİ : Kaş Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2014
NUMARASI : 2009/213-2014/31

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı A.. A.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında S.K. K.161 ada 1 parsel 5663 m2, 162 ada 1 parsel 12918 m2 ve 162 ada 2 parsel sayılı 15980 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ev ve tarla niteliğiyle davalı adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla; birleşen davacılar ise ortak muris N. A.’ın tüm mirasçıları adına tescil edilmesi gerektiği iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, Hazinenin davasının kabulüne, gerçek kişilerin davasının reddine, dava konusu taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tesciline, 162 ada 1 sayılı parselin tapu kaydının beyanlar hanesine “1. derecede doğal sit alanında kaldığından korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı” olduğunun şerhine karar verilmiş, hüküm davalı A.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 3116 sayılı Kanuna göre 02.06.1948 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 3302 sayılı Kanuna göre 01.02.2001 tarihinde ilân edilip dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması ile 2008 yılında 4999 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 9. maddesine göre yapılan fennî hataların düzeltilmesi çalışmaları bulunmaktadır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların orman sayılan ve orman içi açıklık niteliğindeki yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurumaya elverişli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazların 3116 sayılı Kanuna göre 1948 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında yürürlükte bulunan 12/1/1940 tarihli yönetmeliğin 12. maddesi gereğince bazı yerlerin fiili durumları gösterilerek orman sınırları içinde bırakıldığı anlaşılmış olup, taşınmazların bu şekilde niteliğinin belirlenmesindeki amacın, hak sahiplerinin geçerli bir tapu kaydı varsa o tapuya dayanarak orman kadastrosuna itiraz davası açmalarına imkan vermek olduğu açıktır. Mahkemece, bu yönde bir araştırma yapılmadığı gibi, çevredeki 2/B niteliğinde belirlenen komşu taşınmazların yüzölçümü de gözönünde bulundurularak orman içi açıklık niteliğinde olup olmadıkları tartışılmamıştır.
O halde; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı ile varsa 12/01/1940 tarihli yönetmeliğin 12. maddesi gereğince fiili durumları gösterilerek orman sınırları içinde bırakılan yerlere ilişkin harita ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; çekişmeli taşınmazın orman kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 01.12.1940 tarihli orman tahdit ve tescil talepnamesinin 38. maddesi gereğince fiili durumu tespit edilerek orman sınırı dışında bırakıldığının tespit edilmesi halinde, taşınmazın bu şekilde 1948 yılında niteliğinin belirlenmesinin hak sahiplerinin geçerli bir tapusu varsa o tapuya dayanarak orman kadastrosuna itiraz davasına imkan vermek olduğu gözönünde bulundurularak, hakdüşürücü süre içinde herhangi bir dava açılıp açılmadığı, bir tapu kaydına dayanılıp dayanılmadığı araştırılmalı, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı kırk ve yüz dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 03/07/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, davalı yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı iİşleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 28/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.