Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/4628 E. 2014/9017 K. 31.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4628
KARAR NO : 2014/9017
KARAR TARİHİ : 31.10.2014

MAHKEMESİ : Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/02/2014
NUMARASI : 2012/1234-2014/59

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
26/03/2007 tarihinde Ula Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/ 127 Esas sayılı dosyasında açılan davada; davacı S.A. dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği E. (.) Köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 4464,37 m²’lik taşınmaz hakkındaki davanın kabulüne ve taşınmazın davacı adına tapuya tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, mahkemece verilen bu ilk hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15/12/2008 tarih ve 2008/13393-17541 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, tescili talep edilen çekişmeli taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 4464.37 m2’lik bölüm ile (B) ve (C) bölümlerinin 1967 yılında yapılıp ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosunda tahdit dışında orman sayılmayan yerlerden olduğu ve tarım bilirkişi raporunda (A) bölümünde 25 – 30 yaşlarında 5 adet armut ağacı bulunduğu, % 5 eğimde tarıma elverişli kültür arazisi olduğu, (B ve C) bölümlerin ise orman tahdidi dışında olmasına karşın imar ve ihyası tamamlanmamış kıraç ve bayır nitelikli yerlerden olduğu, (D) bölümünün ise, kesinleşen tahdit içerisinde orman sayılan yerlerden olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi gereğince herhangi bir nedenle orman sınırları dışında bırakılan orman olup olmadığının da araştırılması gerekir. Ayrıca, kadastro müdürlüğünün 04.12.2007 tarih ve 417 sayılı yazısında ve eki krokide yörede 1955 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazın Devlet Çam Ormanı niteliği ile kadastro harici bırakıldığı bildirildiğinden taşınmazın öncesinin orman olup olmadığının ve hukukî durumunun belirlenmesi yönünden kadastro paftası ile memleket haritasının ölçekleri eşitlenip birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle tescili istenen taşınmazın çevresindeki kadastro parselleri ile birlikte gösterir irtibatlı kroki de çizilmemiştir. Ayrıca, taşınmaz kesinleşen orman sınırları dışında kalmakta ise de Doğusu, Batısı ve Kuzeyi; orman, Güneyi; senetsiz ve belgesizden 1953 yılında Dudu Kırmızı adına kadastro tespiti yapılan 278 sayılı parselle çevrili olduğuna göre orijinal kadastro paftası ve memleket haritasındaki konumu değerlendirilerek 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman orman içi açıklığı konumunda olup olmadığı, memleket haritasında taşınmazın içinden güneyden kuzeye doğru dere geçtiği halde, jeoloji mühendisi dinlenerek taşınmazın aktif dere yatağında kalıp kalmadığı araştırılmamış, davacı ve önceki maliki yönünden 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamalar da kadastro müdürlüğünden sorulmamıştır. Değinilen yönler araştırılarak oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. ” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacının davasının reddine karar verilmiş, hükmün, davacı S. A. tarafından krokide (A) harfi ile gösterilen 4464,37 m²’lik bölüme yönelik olarak temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/02/2012 tarih ve 2011/ 13267- 2012/ 1844 sayılı kararı ile onanmıştır.
Bu kez, Hazine tarafından açılan temyize konu davada Ula Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/ 127 Esas sayılı dosyasında görülüp karara bağlanan taşınmazın Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu ve bilirkişi krokisinde (A), (B), (C), (1) ve (2) olarak gösterilen toplam 7.857,44 m2 yerin tamamının kesinleşmiş orman sınırları dışında kaldıkları, 2/B uygulaması ile orman dışına çıkarılan yerlerden olmadığı, ancak, (B) ve (C) harfi ve 2 rakamı ile gösterilen yerlerin ” eylemli orman ” olduğu, (A) harfi ve (1) rakamı ile gösterilen yerlerin ise halen ziraat alanı olarak kullanıldığı gerekçesiyle; 28.10.2013 tarihli bilirkişi raporunda (B), (C) ve (2) ile gösterilen toplam 923.40 m2’lik taşınmazın orman niteliğinde Hazine adına tesciline, (A) ve (1) ile gösterilen toplam 6.934,04 m2’lik taşınmazın ise Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Karar, Orman Yönetimi tarafından (A) ve (1) rumuzlu yerler yönünden temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 07/12/1953 tarihinde yapılmış ve sonuçları 14/06/1959 – 16/07/1959 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın temyize konu (A) ve (1) olarak tanımlanan bölümlerinin orman sayılmayan yerlerden olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki, mahkemece yapılan keşifte yer alan tarım uzmanı (1) harfli bölümün % 5 eğimli, uzun zamandan beri toprak işlemesi yapılmamış, halen tarımsal amaçlı kullanılmayan, temizlik işlemleri yapılmamış, kızılçamlar ile yabani formda çok yıllık bitki ve maki örtüsü kaplı, kenarından geçen yol boyunca 3 adet 80 yaş üzerinde kızılçam ağacı ile 20- 25 yaşlı 2 adet pırnal meşesi bulunan tarım dışı arazi olduğunu bildirmiştir. Orman bilirkişi ise bu yerin toprak işlemesi yapılan, hububat enkazları bulunan yer olduğundan söz etmiştir. (1) rakamı ile gösterilen bölüm yönünden raporlar çelişkilidir. Bu husus (A) harfli bölüm yönünden de yeterli inceleme yapılıp yapılmadığı konusunda duraksama yaratmaktadır. (1) rakamlı bölüm google görüntülerinde de ağaçlık olduğu izlenimi vermektedir. Ancak, görülen bu ağaçların ne ağacı olduğu, kapalılık oluşturup oluşturmadığı da belli değildir. Ayrıca, orman bilirkişisi tarafından yörede 1967 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında komisyonca kullanılan ve OTS’lerin işlenmiş olduğu 1958 tarihli hava fotoğrafında (A) bölümünün doğu kısmının, (1) bölümünün ise kuzeyi haricinde kalan bölümlerinin ağaçlık olduğu açıklandığı halde, bu yön üzerinde de durulmamıştır.
Açıklanan nedenlerle; mahkemece, eski tarihli memleket haritası ve yörede 1967 yılında yapılmış olan orman kadastrosu sırasında komisyonca kullanılan hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir tarım uzmanı ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden
renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ile hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır. Düzenlenecek olan bu raporlarda temyize konu (A) ve (1) ile tanımlanan yerlerin eylemli durumları, toprak yapısı, bitki örtüsü, üzerlerinde bulunan bitki örtüsünün niteliği, varsa ağaçların cinsi, yaşı, adedi ile kapalılık oluşturup oluşturmadıkları açıklanmalı, tüm bu hususlar yerine getirildikten sonra (A) harfli bölüm yönünden 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi hükmüne göre orman içi açıklığı olma durumunun söz konusu olup olmadığı tartışılmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Ayrıca, davanın niteliği gereğince mahkeme masrafları ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılması gerektiği de gözetilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 31/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.