Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/4569 E. 2014/8301 K. 13.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4569
KARAR NO : 2014/8301
KARAR TARİHİ : 13.10.2014

MAHKEMESİ : Aydın 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2013
NUMARASI : 2013/119-2013/1520

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, Aydın Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dilekçe ile Aydın Merkez, B.Köy Civarı Mevkiinde .parselin yanında bulunan, tapuya kayıtlı olmayan taşınmazı 40 yılı aşkın süredir malik sıfatı ile kullandığını, taşınmazı imar ve ihya ettiğini ileri sürerek adına tescili isteğiyle dava açmıştır. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, yargılamaya Sulh Hukuk Mahkemesinde devam edilmiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanda 1970 yılında seri usulde yapılıp ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer 1954 yılında yapılan tapulamada hali arazi niteliğiyle tescil harici bırakılmıştır.
Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme dayanak yapılan ziraat bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın eğimi % 15-20 olarak belirtilmiş, orman bilirkişi raporunda ise eğim % 5-10 olarak bildirilmiştir. Mahkemece iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur. Ayrıca bilirkişi raporlarında çekişmeli taşınmaz üzerinde deliceden aşılanma zeytin ağaçları ile maki ve fundalıkların bulunduğu belirtilmesine rağmen delicelerin kök ve aşılama yaşı ve kapalılık oranı belirtilmemiştir. Çelişkili bilirkişi raporlarına ve eksik incelemeye dayalı hüküm kurulamaz.
1970, 1974, 1984, 1986, 2004 ve 2012 tarihli orman kadastro yönetmeliklerinin tümünde “3573 sayılı Kanun ile bu Kanunu değiştiren 6777 sayılı Kanuna göre Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş, zeytinlik, sakızlık ve harnupluk sahalar için tevzi işlemleri yapılmamış ise Devlet Ormanı olarak sınırlandırılır.” hükmü bulunmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/02/2008 gün ve 2008/20-157-194 karar sayılı kararında da belirtildiği gibi delicelik ve yabani zeytinlerin aslı orman ağacı olup, 3573 Sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Yasa” hükümlerine göre imar-ihya edilmek üzere tahsis edilmesi ve bunun yerine getirildiğinin yetkili makamlarca belirlenerek imar-ihya eden kişi adına tescil kararı verilmesi ya da verilen bu karar uyarınca tapu kaydı oluşturulması durumunda o yer orman sayılmaz. Yasa gereği zeytincilik parseli olarak belirlenip tahsis edilmeyen yerin aşılanmak suretiyle kazanılması mümkün değildir. Bu tür bir yerin orman sınırları dışında bırakılması davacıya bir hak sağlamaz.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 1970 yılında herhangi bir köy ya da belde sınırı esas alınmadan seri usulde yapıldığı ve köyün tamamını kapsamadığı anlaşılmaktadır. Orman kadastrosunun ilanının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değiştirilen 12/3. maddesine dayanılarak çıkartılan ve 19 Ağustos 1974 günlü Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliğinin “Sınırlama Dışı Kalan Ormanlar İçin Yapılacak İşlemler” başlıklı 128. maddesinin (b) fıkrasında “sınırlaması yapılan Devlet
Ormanının dış ve iç sınırlarına bitişik olmayan Devlet Ormanları hakkında orman kadastro komisyonunca herhangi bir karar verilmiş olmayacağından ve bu gibi Devlet Ormanlarının orman kadastrosu yapılmış sayılmayacağından ıttıla hasıl oldukta hemen orman kadastrosunun yapılması merkezce sağlanır. Bu gibi ormanlarda orman kadastrosu yapılıncaya kadar ilgili kanun hükümlerine göre işlem yapılır” hükmü bulunmaktadır.
Bu durumda; yörede seri usulde yapılan orman kadastrosunda, Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan yerlerin dışında kalan taşınmazlar yönünden kadastro komisyonlarınca inceleme yapılamadığı ve niteliği belirlenmediğinden o yerde orman kadastrosunun yapılmış sayılmayacağı, bir başka anlatımla, o orman serisi dışında kalan yerlerde bir orman sınırlandırılmasının varlığından söz edilemeyeceğinden, bu nitelikte taşınmazların orman olup olmadıkları ve hukukî durumlarının eski tarihli memleket haritası, hava fotoğraflarının uygulanması, üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, eğimi ve çevresinin incelenmesi sonucu belirlenmesi gereklidir.
Bu sebeplerle mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman yüksek mühendisi, bulunamaması halinde üç orman mühendisi bir harita mühendisi bulunamaması halinde bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; eğim ölçer aletler (klizimetre) kullanılıp, münhanili kadastro paftasından, memleket haritası, halihazır harita ve topoğrafik haritalardan da yararlanılmak suretiyle taşınmazın gerçek eğimi belirlenmeli, hava fotoğrafları stereoskopik aletlerle incelenmeli, taşınmazın 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan,, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; fen ve uzman orman bilirkişilerden, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeğini kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeğinin de memleket haritası ölçeğine bilgisayar ortamında (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de gösterecek şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; keşifte, çekişmeli taşınmaz hâkim tarafından gözlemlenmeli, taşınmaz üzerinde neler bulunduğu (bitki örtüsü, ağaçların cinsi, sayısı vb.) ayrıntılı olarak keşif tutanağına yazılmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı, çekişmeli yeri sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı, çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan zeytinlerin kök yaşının ve aşı yaşının ne olduğu yönünde rapor alınmalı, yerel bilirkişi ve tanıklarından taşınmazın öncesinin delicelik, çalılık ve makilik niteliğinde olup olmadığı sorulmalı, 6831 sayılı Kanunun 23.09.1983 gün ve 2896 sayılı Kanun ile değişik 1/ı maddesinde (sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, Özel Kanunu (…1939 gün ve 3573 sayılı Kanun) gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 09.07.1956 gün ve 6777 sayılı Kanunla tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar orman sayılmaz) hükmünün bulunduğu, davacı kendisine 3573 Sayılı Yasanın 2. ve devamı maddeleri gereğince tahsis edilip imar ve ıslah işlemleri tamamlanarak yetkili makamlarca yapılan temlik işlemine ya da tapuya dayanmadığından taşınmaz üzerinde bulunan ve orman ağacı niteliğindeki delice ağaçlarının aşılanması halinde orman sayılan yerlerde 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinin uygulanmayacağı, %12’den fazla eğimli delicelerin muhafaza (koruma) makisi olduğu, muhafaza makilerinin 5653 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 3116 sayılı Kanunun 1/e maddesinin istisnasını teşkil ettiği, aynı maddenin son fıkrası gereğince Devlet Ormanı olarak kabulü gerekeceği, yine 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi gereğince toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makiliklerin orman sayılan yerlerden olduğu, bilimsel olarak, eğimin % 12’yi aştığı yerlerin toprak muhafaza karakteri taşıyacağı, bu nedenle orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü gerekeceği gözetilmeli, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı kesin olarak belirlenmeli, tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA,
temyiz harcının istek halinde iadesine 13/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.