Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/4496 E. 2014/6149 K. 05.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4496
KARAR NO : 2014/6149
KARAR TARİHİ : 05.06.2014

MAHKEMESİ : Gümüşhane Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/01/2013
NUMARASI : 2012/414 – 2013/53

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

2006 yılında yapılan kadastro sırasında Ç. Köyü, 106 ada 1 parsel sayılı 4481 hektar 1643,47 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit edilmiş ve itirazsız kesinleşmiştir.
Davacı vekili, 106 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içinde müvekkiline murisinden kalmış bir parça taşınmazının bırakıldığı iddiasıyla irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak sulh hukuk mahkemesine dava açmıştır. Sulh hukuk mahkemesinin, taşınmazın değeri itibariyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararı üzerine, dosya davacının talebi ile asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir. Rukiye Onur, 07.05.2010 tarihli harçlı dilekçesiyle miras nedeniyle hissesi olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır.
Mahkemece, davacıların davasının kabulüne ve dava konusu Ç. Köyü, 106 ada 1 sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 1491,61 m²’lik bölümün taşınmazdan ifraz edilerek yeni parsel sayısı altında 1/2’şer hisse oranında davacı ve katılan davacı gerçek kişiler adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi üzerine yerel mahkeme hükmü Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29.05.2012 tarih ve 2012/4361 E. – 8237 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma ilâmında özetle; [Mahkemece, 106 ada 1 parsel sayılı taşınmazın krokide (A) harfi ile gösterilen 1491,61 m²’lik bölümünün kültür arazisi olduğu ve davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, incelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarına göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki; somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu 106 ada 1 sayılı parselin orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesi hükmünde “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tâbi olduğu”nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel Kanun olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K.’nun 08.06.2005 gün 2005/20 – 327 – 377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20 – 467 – 494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, davacı gerçek kişilerin 106 ada 1 sayılı orman parselinin krokide (A) ile gösterilen 1491,61 m²’lik bölüme yönelik olarak zilyetliğe dayanarak açtıkları davanın, hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenme olanağı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekirken, bu bölüme yönelik açılan davanın kabulüne karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.] denilmiştir.
Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro öncesi zilyetliğe dayanarak on yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre 2006 yılında yapılan orman kadastrosu 05.03.2007 ilâ 04.04.2007 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkeme kararından sonra Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih ve 2012/108 Esas – 2013/64 Karar sayılı ilâm ile 31.8.1956 günlü ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5.11.2003 günlü ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasa’nın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve mahkemenin ret karından sonra 26.2.2014 tarihli ve 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 1.3.2014 tarih ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Getirilen bu yeni düzenlemeye göre, tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir.
Eldeki dava 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmaza karşı on yıllık süre içerisinde açılmış olup, kanundaki değişikliğin derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden tapu kaydı koşulu aranmaksızın işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesinin temini için temyiz isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle; davacıların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.