YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4427
KARAR NO : 2014/8208
KARAR TARİHİ : 02.10.2014
MAHKEMESİ : Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/06/2013
NUMARASI : 2012/213-2013/232
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1963 yılında yapılan kadastro sırasında K. Köyü . parsel sayılı 43600.00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, Nisan 326 tarih ve 3 sıra numaralı tapu kaydına dayanılarak tarla niteliğinde dava dışı M.A. oğlu ölü Hamza mirasçıları adına tespit edilmiş, daha sonra icra yoluyla satış sonucu davalıya intikal etmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını ileri sürerek, orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, işin esasına girilmeksizin 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra davanın açılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15/05/2012 gün ve 2012/1383-7380 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “mahkemece 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmişse de 5841 sayılı Kanunun 2. maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen hüküm ile 5841 sayılı Kanunun 3. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması nedeniyle işin esasına girilerek hüküm kurulması gereklidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; yerel bilirkişi anlatımlarına göre taşınmazın orman olmadığı, davalının taşınmazı izale-î şüyu davası sonucunda satın aldığı anlaşıldığından, orman bilirkişilerinin bu yerin orman olduğu yolundaki raporlarına itibar edilmemesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, uyuşmazlık tapu iptali ve tescil isteminden kaynaklanmaktadır.
Taşınmazın bulunduğu yörede 1995 yılında orman kadastrosu ve 2/B uygulaması yapılmış, sonuçları 16/07/1996 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkeme gerekçesi ve kurulan hüküm yerinde değildir. Şöyle ki; Orman Yönetimi taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını ileri sürerek dava açmıştır. Bir yerin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalıp kalmadığının tespiti teknik araştırmayı gerektiren bir durum olup, o konuda uzman olan orman mühendisi görüşüne değer verilmesi gereklidir. Ancak, raporun yeterli ve doğru olup olmadığının denetimi mahkemeye aittir. Temyize konu dosyada raporu bulunan uzman orman bilirkişi kurulu tarafından taşınmazın kesinleşen Ballık Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı bildirilmiştir. Ne var ki; dosyanın incelenmesinde, dosyada yer alan orijinal orman kadastro haritası ile bilirkişiler tarafından
kullanılan haritanın renklendirmesinin farklı olduğu, bilirkişilerce çizilen krokinin de geometrik şekil açısından pafta ile uyuşmadığı gözlenmiştir.
Bu nedenle, mahkemece önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak 4 kişilik bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanunua Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanununun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/10/2014 günü oy birliği ile karar verildi.