YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4265
KARAR NO : 2014/9456
KARAR TARİHİ : 13.11.2014
MAHKEMESİ : Andırın Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 28/05/2013
NUMARASI : 2007/1159 – 2013/162
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan K.. Ş.. ve A.. Ş.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında A. Köyü, .. ada .. parsel sayılı sırasıyla 16785,59 m2, 1103,35 m2, 978,21 m2, 684,89 m2, 3142,14 m2 ve 1740,54 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak, tarla ve bahçe niteliğinde davalılar adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, dava konusu taşınmazların, kayıp ve yitik kişilerden Hazineye kalan, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış; Orman Yönetimi, taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiası ile davaya katılmış; A.. Ş.. ise, .. ada .. nolu parselin muris H.oğlu M.’e ait olduğu, veraset ilamındaki hisseleri oranında tüm mirasçılar adına tescili; S.. Ö.. ise, dava konusu .. ada.. nolu parselin murisi H. M.ya ait olduğu, verâset ilâmındaki hisseleri oranında tüm mirasçılar adına tescili istemiyle müdahil olmuşlardır.
Mahkemece, Orman Yönetimi ve A.. Ş.. davayı takip etmediklerinden müdahale talepleri reddedilmiştir. 23.06.2009 tarihli celsede dava konusu .. ada .. nolu parsele ilişkin dava, dosyadan tefrik edilerek, mahkemenin 2007/410 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.
Mahkemece, müdahil S.. Ö..’ün davası sübut bulmadığından reddine, davacı Hazine tarafından açılan davanın kabulüyle, dava konusu A.Köyü, .. ada .. parsel sayılı taşınmazların orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan K.. Ş.. ve A.. Ş.. tarafından 106 ada 2 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına göre, orman bilirkişi raporunda, dava konusu .. ada..nolu parselin eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında açık alanda kaldığı gösterildiği halde, raporun sonuç bölümünde orman sayılan yerlerden olduğunu bildirilmiştir. Ziraat bilirkişi raporunda ise, üzerinde orman bitki örtüsü bulunmayan, buğday ekili, sulanabilir ve ekonomik tarıma uygun tarım arazisi olduğunu bildirilmiştir. .. ada.. nolu parselin kadastro tespiti her ne kadar belgesizden yapılmış ise de; davalıların sunduğu Ağustos 1941 tarih 2 nolu tapu kaydı kapsamında kaldığı fen bilirkişi tarafından bildirilmiş, keşifte dinlenen mahalli bilirikişi ise; taşınmazın 40 yılı aşkın süredir davalılar tarafından tarım arazisi olarak kullanıldığını ve tapu
kaydının taşınmaza uyduğunu bildirmiştir. Bu olgular karşısında, orman bilirkişi raporu kendi içinde çeliştiği gibi, dosya içeriği ile çelişmektedir. Mahkemece bu çelişki giderilmeden karar verilmiştir.
O halde, öncelikle davalıların dayandığı Ağustos 1941 tarih 2 nolu tapu kaydı, ilk oluştuğu günden itibaren tüm gittileri ile birlikte (tapu defteri fotokopisi değil elle yazılarak ve kaydın geldisi gittisi takip edilerek) ve kadastro sırasında revizyon gördüğü parsellerle birlikte tapu müdürlüğünden getirtilip, bundan sonra üç orman bilirkişi, bir harita mühendisi veya fen bilirkişi ve mahalli bilirkişi marifetiyle keşif yapılmalıdır.
Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, hava fotoğraflarında görünen ağaçların yaşı, cinsi, dağılımı, kapalılık oluşturup oluşturmadığı konusunda açıklamalı rapor alınmalıdır.
Böylesine yapılan bir araştırma sonucu taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu anlaşılması halinde, 13/07/1945 tarihinde yürürlüğü geçen 4785 sayılı Kanunun l. maddesi gereğince tapu kaydının yasal değerinin olmayacağı, ormanlar tevzii, iskan ve başka bir suretle kişiler adına özel mülk olarak tescil edilemeyeceği düşünülmelidir.
Taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu sonucuna varılırsa, dayanak tapu kaydı 3402 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince yerine uygulanmalı, sınırlar zeminde mahalli bilirkişi yardımıyla tek tek bulunarak, fen bilirkişi krokisi üzerine yazılarak, keşfi izleme olanağı sağlanmalı, sınırların doğruluğu komşu parsel malikleri ile bağ kurularak, şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli, varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği, kimden kime kaldığı sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınmalı, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca, dava konusu .. ada .. nolu parsele ilişkin dava, 23.06.2009 tarihli celsede, mahkemenin 2007/410 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmek üzere, dosyadan tefrik edildiği halde, bu parsel hakkında da hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan K.. Ş.. ve A.. Ş..’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 13.11.2014 günü oy birliği ile karar verildi.