YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4259
KARAR NO : 2014/6874
KARAR TARİHİ : 26.06.2014
MAHKEMESİ : Karaisalı (Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 20/02/2013
NUMARASI : 2013/3-2013/5
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı A.. D.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Ç. Ç. Köyü … ada 277 sayılı parsel, yörede 1994 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında kesinleşen 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olması nedeniyle Hazine adına tesbit edilip, 09/08/1994 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.
Davacı A.. D.., 19/10/2012 tarihinde asliye hukuk mahkemesinde açmış olduğu davada çekişmeli yerin kendisi zilyetliğinde bulunduğunu, yörede bu tür yerlerin satış işlemlerine başlandığını, satın almak üzere yaptığı başvurusunun kabul edilmediğini ileri sürerek, bu yerin zilyedi olduğunun tesbiti ile bu hususun beyanlar hanesine şerh verilmesini istemiştir. Dava görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılmıştır.
Kadastro mahkemesince askı ilânının yapıldığı 09.07.1994 – 08.08.1994 tarihleri arasında davanın açılmadığı, kadastro tesbit tutanağının ya da kütüğün beyanlar hanesinde yazılı zilyetlik veya muhdesat şerhi aynî bir hak olmayıp, kişisel hak niteliğinde olduğundan tapu sicilinden ayrı olarak alınıp satılmayacağı ve değiştirilemeyeceği, şerhe ilişkin talepler tarafların isteğiyle dahi tapu sicil müdürlüğü tarafından yerine getirilemeyeceği gibi dava yoluyla da genel mahkemelerden istenemeyeceği; ancak, yörede 4127 sayılı Kanun ile değişik 2924 sayılı Kanunun 11. maddesine ve 3402 sayılı Kanunun ek 4. maddesi gereğince yapılacak kullanım kadastrosu sırasında ileri sürülebileceği ve hak sahipliği tesbit komisyonu tarafından değerlendirileceği gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı A.. D.. tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede 1992 yılında 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Kadastro mahkemesinin görevi, kadastro tutanağının tanzimi tarihinden tutanağın kesinleşmesine kadar geçecek zaman içindeki itiraz ve davalar için söz konusudur. Başka bir anlatımla; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, kadastro mahkemesinin yetkisi, kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Hakkında tutanak düzenlenmeyen veya düzenlenmiş olup kesinleşen taşınmazlarla ilgili iddiaların (davaların) genel mahkemede görülmesi gerekir. Tutanak kesinleştikten sonra kadastro mahkemesinin görevi sona erer. Görev hususu, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi de zorunludur.
Somut olayda; taşınmaz hakkında düzenlenen tutanak 09/07/1994 – 08/08/1994 tarihleri arasında ilân edilmiştir. Temyize konu dava 30/01/2013 tarihinde açılmış olup yörede 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek – 4. madde uyarınca yapılan bir çalışmanın olmadığı ve bu yolda bir tutanak da düzenlenmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; kadastro mahkemesinin, uyuşmazlığın çözümünde görevli olmadığının gözetilmemiş olması yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı A.. D..’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 26/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.