Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/3913 E. 2014/5547 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3913
KARAR NO : 2014/5547
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

MAHKEMESİ : İzmir Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2013/117-2013/157

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Yörede 2011 yılında yapılan kadastro sırasında, …. İlçesi, …. Köyü 105 ada 2 parsel sayılı 763.42 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalı adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, üzerinde ve kenarlarında halen orman ağaçları mevcut olup ormandan açıldığı, bu nedenle zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, kaldı ki, taşınmazın imar ve ihyasının da söz konusu olmadığını ileri sürerek tespitin iptali ve Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine, çekişmeli taşınmazın tesbit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk kez 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1974 yılında 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulamaları yapılmış, sonuçları 30/09/1975 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. 1984 yılında ise evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulamaları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ve 2/B uygulamaları yapılmış; sonuçları 29/01/1986 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davalı yararına kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Mahkemece; öncelikle yörede 1948 yılında yapılıp kesinleşen ilk orman kadastrosu ile daha sonra yapılan aplikasyon, 2. madde ve 2/B uygulamalarına ait tüm tutanak ve haritalar eksiksiz bir biçimde getirilmemiş, bu çalışmalara göre taşınmazın durumu kesin bir biçimde belirlenmemiştir. Taşınmazın bitişiğinde yer alan ve mahkemenin 2013/119 Esas sayılı dosyasında hükme bağlanıp Dairece aynı gün incelemesi yapılan 105 ada 3 sayılı parselin içinde dere bulunduğu anlaşıldığı halde jeolog bilirkişi görüşü alınmamış, her iki parselin de aynı nedenle davalı oldukları gözönünde bulundurularak birlikte değerlendirilmemiş, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde düzenlenen kısıtlamalar yönünden araştırma yapılmamış, zilyetliğin ispatı bakımından yakın tarihli memleket haritaları ile hava fotoğrafları da incelenmemiştir.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir tarım uzmanı, bir jeolog ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanuna Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmelidir. Yapılacak bu uygulama sonucunda taşınmazın orman sayılan yerlerden ya da zilyetlikle kazanılamayacak dere niteliğinde olmadığının belirlenmesi durumunda ise zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı yeterli biçimde araştırılmalıdır.
Tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescil edilen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar – ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı, memleket haritaları ile kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olayda; mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
O halde; dava konusu taşınmazın orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi, bir jeolog ile bir yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalıdır. Bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde davalının belgesiz zilyetlik yoluyla kazandığı toprak olup olmadığı, varsa cinsi ve miktarı tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden çekişmeli taşınmaz dışında, başka taşınmazlar için salt zilyetlik nedenine dayalı olarak açtığı bir başka tescil davasının bulunup bulunmadığı mahkemeler yazı işleri müdürlüğünden sorulup tesbit edilmeli; tüm kanıtlar toplanıp birlikte değerlendirilmeli; oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 15/05/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.