Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/3828 E. 2014/6833 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3828
KARAR NO : 2014/6833
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/12/2011
NUMARASI : 2010/179 – 2011/703

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 15.12.2011 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili Av. S.. E.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 24.06.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı vekili Av. B. T. K. geldi, diğer taraftan Hazine vekili Av. F. T. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı SS. Ç. Konut Yapı Kooperatifi temsil kayyumu 08.03.2010 tarihli dava dilekçesi ile; 03.02.1989 tarih 5 sıra sayı ile tapu siciline kayıtlı taşınmazın 14625/18000 payının davacı kooperatife ait olduğu, tapu kaydının Toprak Tevzi Komisyonunca dağıtıldığı halde, 2000 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tapu kayıtları uygulanmadığı, dayandıkları tapu kapsamında kalan taşınmazların fiilî işgalcilere göre arsalara ayrılarak Hazine adına tesbit ve tescil edildiği iddiasıyla tapu kayıtlarının iptali ve dayandıkları tapu kapsamında kalan taşınmazların 14625/18000 payının davacı kooperatif adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Dayanak tapu kaydının 76 ada 37, 38 ve 39, 77 ada 4, 83 ada 21, 22, 23, 24, 39, 40, 41, 42, 44, 45, 46, 47, 48 ve 49, 774 ada 1, 4, 5, 6 ve 7, 775 ada 4 ve 5 ile 777 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11,12, 13, 14, 15 ve 16 parsel sayılı taşınmazları kapsadığı, bu taşınmazların 3116 sayılı Kanuna göre 11.09.1943 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu içinde kaldığı ve 23.11.1944 tarihinde tapuya tescil edildikleri, davacının dayandığı tapu kaydının 18.01.1944 tarihinde 2510 sayılı İskan Kanununun 30. maddesi ile toprak tevzi talimatnamesine göre tapuya tescil edildiği, taşınmazların orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden oldukları, dayanak tapu kaydının, orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra oluştuğundan yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescile ilişkindir.
Dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp 11.09.1943 yılında kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 6831 sayılı Kanuna göre 1979 yılında yapılıp 1981 yılında kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde çalışması ile 1989 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon, orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması vardır.
Davacı tarafın dayandığı 13.02.1989 tarih 5 sıra sayılı tapu kaydı, haritası oluşturularak iskânen Hilmi Özyuva adına kayıt edilen 28.01.1944 tarih 88 sıra ile 5 ada 3 parsel sayısında kayıtlı sicilden tedavül görmüştür. Bu kayıtlar A. Köyünde 1972 yılında yapılan genel kadastroda orman içinde kaldığı için uygulanamayan kayıtlar arasında yer almış, 1983 yılında yapılan kadastro çalışmalarında 2011 sayılı parsele revizyon görmüş ise de, kadastro çalışmaları askıya çıkarılmamıştır. Özetle, dayanılan tapu kayıtları genel kadastroda uygulanamayan iskân tapuları olup, işlem yeteneğini yitirse de, varlıklarını sürdürmektedir.
Tapu kayıtları ile kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ve haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile çekişmeli parsellerin tümünün, davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı çap krokisi sınırları içinde kaldığı, bu kapsamdaki taşınmazların yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içendeyken bir bölümünün 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulamasıyla P.I olarak tapu sahipleri adına, bir bölümünün de 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, bu işlemlerin itirazsız kesinleştiği, 1943 yılı orman kadastrosu sınırları içinde kalan yerler Çırçır ve Şablan Bayırı Devlet Omanı olarak Kasım 1944 tarih 80 sıra numarasıyla tapuya kayıt edilmiş, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler bu tapudan ifrazen 17.8.1995 tarihinde 6546 parsel sayısı ile Hazine adına tescil edilmiş, 2924 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan kullanım kadastrosunda, çekişmeli 76 ada 37, 38, 39, … ada 4, 83 ada 21, 22, 23, 24, 39, 40, 41, 42, 44, 45, 46, 47, 48, 49, … ada 1, 4, 5, 6, 7, … ada 4, 5, … ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11,12, 13, 14, 15, 16 sayılı parseller ifrazen kullanıcıları beyanlar hanesinde belirtilmek suretiyle Hazine adına tesbit edilmiş, tesbitleri itirazsız kesinleşerek tapuya kayıt edilmiştir.
Mahkemece, davacı tarafın tutunduğu tapuların çap krokisi sınırları içinde kalan çekişmeli taşınmazların öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu, halen bir bölümünün yüksek eğimli makilik karakterinde orman alanı olduğu, bu tür yerlerdeki tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirdiği, orman alanlarının bitki örtüsünün kaldırılması halinde, bu yerlerin toprağının orman toprağı sayılacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki; çekişmeli parsellerin başında yapılan keşif sonunda bilirkişi heyetince müşterek düzenlenen raporda; % 4-5 eğimli, öncesi fundalık ve çalılık iken, şimdi iskan alanına dönüştüğü, hali hazırda yapılaşmış mahalle görünümünde olduğu, 1940 hava fotoğrafında ve 1957 yılı memleket haritasında kısmen orman alanı kısmen açık alan olarak işaretlendiği, bu haliyle çekişmeli taşınmazların bir bölümünün öncesi ve eylemli durumu itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğu, halen iskân alanı olduğu saptandığı gibi,
6831 sayılı Orman Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2, 2896 ve 3302 sayılı Kanunlar ile değişik 2/B maddesi gereğince, nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi amacıyla düzenlenen, 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”, karar tarihinden sonra 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve aynı Kanunla 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16/2/1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmış, bu cümleden olarak, diğer bir çok hükmün yanı sıra, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara ilişkin tapu kaydına konulan şerhlerin silinmesi, bu alanlar için Hazine tarafından dava açılmaması, açılan davlardan vazgeçilmesi ya da davaların durdurulması, tapusunun iptaline karar verilen taşınmazların tekrar tapu sahibine iadesi gibi konular düzenlenmiştir.
Bu cümleden, 6292 sayılı Kanunun 7. maddesi 1/b bendi uyarınca “Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan, ancak; daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, …”, 1/c bendi uyarınca da “Bu fıkra kapsamında kalan taşınmazların kullanıcılarının kayıt maliklerinden farklı kişiler olmaları ve kayıt maliklerinin bu fıkradan yararlanmak istemeleri hâlinde, kullanıcılar bu Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi doğrudan satış hakkından yararlanamazlar.”.
Aynı Kanunun 9/4. maddesi gereğince “(4) Bu Kanun kapsamında kalan 2/B alanları hakkında yapılacak işlemler sonuçlanıncaya kadar, bu alanların aynına yönelik olarak dava açılmasına ilişkin hak düşürücü süreler işlemez.”.
Bu yasal düzenlemelerin, dava konusu taşınmazın niteliğine ve durumuna göre, görülmekte olan davaya etkisinin yerel mahkeme tarafından değerlendirilmesi zorunlu olup, yerel mahkeme hükmünün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık asgari ücret tarifesine göre taktir edilen 1100,00.-TL avukatlık ücretinin davalı Hazineden alınarak davacı kooperatife verilmesine, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 24/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.