YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3748
KARAR NO : 2014/6150
KARAR TARİHİ : 05.06.2014
MAHKEMESİ : Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/06/2009
NUMARASI : 2008/528-2009/263
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Orman Yönetimi, B. Köyünde 1972 tarihinde yapılan arazi kadastrosunda köy orta malı-mera olarak sınırlandırılan 1032 parsel sayılı taşınmazın, emek ile ağaçlandırılarak, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi kapsamında eylemli orman niteliğini kazandığı ve bu yerin 01/08/1991 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastro çalışmalarında orman sınırı içine alındığı halde, 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca oluşturulan mera komisyonunca B. Köyü Tüzel Kişiliği adına mer’a olarak tahsis edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, mera sınırlandırmasının iptali ile orman olarak Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, B. Köyü 1032 parsel sayılı taşınmazın mera olarak yapılan tesbitin iptali ile teknik bilirkişi İskender Özkan tarafından tanzim edilen 11.06.2009 tarihli krokide (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen 227850,00 m² yüzölçümündeki bölümünün orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi üzerine yerel mahkeme hükmü Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 03/11/2009 tarih ve 2009/14433 E. -16183 sayılı ilâmı ile onanmıştır.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 03.11.2009 tarihinde onanan yerel mahkeme hükmü, davacı Orman Yönetimi vekilinin 20.06.2012 tarihli tavzih dilekçesi ile, dava konusu B. Köyü 1032 parsel sayılı taşınmazın 227.850,00 m2 olan yüzölçümünün Tapu Müdürlüğünce 15.09.2006 tarih ve 6777 yevmiye numarası ile 231.263,19 m2 olarak değiştirildiği, dosya içerisine raporuna sunan teknik bilirkişice sehven gözardı edildiğinden, mahkeme kararındaki 227.850,00 m2 olarak tesbit edilen taşınmaz alanının 231.263,19 m2 olarak tavzih edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan inceleme üzerine; davacı tarafça yapılan tavzih talebinde hükme esas alınan bilirkişi raporunun yanlış olduğu iddia edildiğinden ve bu hususun yargılamanın iadesi sebebi olduğundan, davacı vekilinin tavzih talebinin reddine karar verilmiş, karar davacı Orman Yönetimi vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, kesinleşen mahkeme kararının tavzih yoluyla düzeltilmesine ilişkindir
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 3116 sayılı Kanuna göre yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 104 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından herhangi bir nedenle dışta kalan 4785 sayılı Kanun uyarınca devletleşen ve eylemli ormanların kadastrosu yapılarak 21/02/1991 tarihinde ilân edilmek suretiyle kesinleşen orman kadastrosu vardır.
Mahkemece, tavzih istenen konunda hiç bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yanlış olduğu iddia edildiğinden, bu hususun yargılamanın iadesi konusu olduğu ve belirtilen hesap alanından farklı olan 3.413,19 m2’lik kısmın raporda belirtilen alanlardan hangisinde kaldığının, ancak, yargılamanın iadesi yolu ile çözümlenebileceği gerekçesi ile talebin reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Şöyle ki; tavzihin hangi koşullarda yapılacağı HMK’nun 305. madde ve devamında açıklanmıştır. Buna göre, davanın taraflarınca, hükmün icrası tamamlanıncaya kadar tavzih talebinde bulunulabilir. Ancak, tavzih nedenleri sınırlı olarak belirtilmiş olup; bu nedenler, hükmün yeterince açık olmaması veya icrasında tereddüt uyandırması yahut birbirine aykırı fıkralar içermesi halleridir. Yine, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de, tavzih sonucu hükümde taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Bu düzenlemeye göre, çapa bağlı kalınarak gerçek yüzölçümün tespiti ile hüküm fıkrasının düzeltilmesi şeklinde tavzih mümkündür. Bu nedenle tavzih talebinin kabulü gerekir.
Mahkemece öncelikle, fen bilirkişisi eşliğinde tekrar yapılacak keşifte dava konusu parselin (A),(B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerin çapa bağlı kalınarak gerçek yüzölçümleri belirlenmeli bunun sonucunda hesap hatası bulunduğu anlaşıldığı takdirde, davacı tarafın tavzih talebinin kabulüne, aksi takdirde reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmelidir. Bu hususlar değerlendirilmeden yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.