Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/3685 E. 2014/6835 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3685
KARAR NO : 2014/6835
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/02/2014
NUMARASI : 2012/282 – 2014/80

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 17.02.2014 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan T.. B.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 24.06.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalılar T.. B.. ve E.. S.. vekili Av. Ş. D. Y. ile diğer taraftan davacı Orman Yönetimi vekili Av. Ö. S. B. geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Orman Yönetimi vekili dava dilekçesi ile, N. İlçesi Y. Mahallesi 24 ada 24 ve 25 parsel sayılı sırasıyla 3720 m² ve 1205 m² yüzölçümlü taşınmazların bir bölümünün, yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1949 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tescili ve taşınmaza elatmanın önlenmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalılar vekili, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, TMK 1023. maddesi gereğince taşınmazları satın alırken vekil edenleri davalıların iyiniyetli olduğu ve iyiniyetin korunmasının gerektiği, taşınmazların orman tahdidi içinde kalmadıkları, aplikasyon çalışmalarının usûlüne uygun yapılıp yapılmadığının tartışmalı olduğu savunmasıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve 28.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu 24 ada 24 parsel sayılı taşınmazın (A) ile gösterilen 2347 m² bölümü ile, aynı raporda 24 ada 25 parsel sayılı taşınmazın (C) ile gösterilen 795 m² bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescillerine, orman sınırları içinde kalan bölümlere davalıların elatmasının önlenmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1949 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 19.01.1951 yılında Resmî Gazetede yayımlanarak kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 04.04.1980 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon, sınırlama dışı kalmış ormanlarda orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması, 1985 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması ile 1995 yılında yapılıp 31.01.2013 tarihinde ilân edildiğinden dava tarihinden önce kesinleşmeyen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması vardır.
Genel arazi kadastrosu 1946 yılında yapılıp 20.06.1946 – 20.08.1946 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların 1949 yılı orman kadastro sınırları içinde kaldığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm tesisine yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; yörede 1946 yılında yapılıp kesinleşen genel arazi kadastrosunda, dava konusu taşınmazlar Ağustos 1934 tarih ve 151 sıra sayılı tapu kaydına dayanılarak tesbit edilmiş ve itirazsız kesinleşmekle tapu siciline tescil edilmiştir. Genel arazi kadastro işlemi kesinleştikten sonra ise yörede, 1949 yılında yapılarak 19.01.1951 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak kesinleşen orman kadastrosunda, ormanın dış sınırı çizilirken batı sınırının 5558 Müslüm Karcı, 5559, 5560 Ayşe Dağlı olarak gösterilmiş olmasına rağmen, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu husus kadastro sınırına uyulup uyulmadığı anlaşılmadığı şeklinde açıklandıktan sonra, 1976 yılında teknik izahnamenin 49. maddesine uygun olarak yapılan orman sınırı aplikasyonunun rapora esas alındığı belirtilerek, davalı taşınmazların 1976 yılında yapılan aplikasyon hattına göre orman sınırı içinde kaldığı yönünde kanaat belirtmişlerdir. Oysa, 1949 yılında yapılan orman tahdit hattı ile 1976 yılında yapılan orman aplikasyon hattının özellikle dava konusu taşınmazı ilgilendiren 5557 ilâ 5559 nolu orman sınır hattının birbirleri ile uyumsuz olduğu, gidiş yönü ve gidiş açısı olarak birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bu husus üzerinde durularak çelişki giderilmemiştir.
Aplikasyon; orman kadastrosu daha önceden yapılmış olan yerlerde, 2/B madde uygulaması sırasında, bağlantı kurulacak gerekli orman sınır noktalarının yerlerinin arazide belirlenip ihya edilmesinden ibaret olup bu belirleme ve ihya sırasında önceden kesinleşen orman sınır noktalarının aynı yerlerine konulması zorunludur (02.09.1986 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması hakkındaki Yönetmeliğin 44. md.). Aplikasyon işlemi orman kadastrosu değildir. Aplikasyonla kesinleşmiş orman sınırları değiştirilemez. Kesinleşmiş orman sınırları değiştirilerek yapılan aplikasyon ve bu işlem sonucunda düzenlenen tahdit haritasının hukuken geçerliliği söz konusu olamaz.
Bu nedenle mahkemece; öncelikle, 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosuna ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme, orman sınır notaları ile nirengi yerlerinin ayrıntılı olarak gösterildiği tutanak ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman kadastro haritası örneği getirtilerek, 3116 sayılı Kanuna göre yapılan çalışma ve 1744 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon sırasında kullanılan hava fotoğrafları Orman Bölge Müdürlüğü veya Orman Genel Müdürlüğünden getirtilmeli,1946 yılında yapılan arazi kadastrosuna ait çekişmeli taşınmazların ve yakın komşu taşınmazların içinde yer aldığı ve bir arada görülebildiği orijinal arazi kadastro paftasının onaylı bir örneği ile bu komşu kadastro parsel tutanak örnekleri ilgili kadastro müdürlüğü ve tapu sicil müdürlüğünden getirtilmeli önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır. Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerdeki 5555 ilâ 5561 numaralı orman sınır noktaları birer birer arazide bulunarak orman sınır noktalarının izledikleri tahdit hatları belirlenmeli, yine bu hatların sınır olarak gösterildiği kişi isimleri okunup yakınlarında başkaca taşınmazları olup olmadığı belirlenmeli, varsa taşınmazları alınacak rapor ekindeki krokide gösterilmeli, bu şekilde belirlenecek orman sınır noktalarını birleştiren hat ile irtibatlandırılıp orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazların orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle duruşma tarihi itibariyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.100.-TL vekâlet ücretinin davacı Orman Yönetiminden alınarak davalıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 24/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.