YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3309
KARAR NO : 2014/6624
KARAR TARİHİ : 17.06.2014
MAHKEMESİ : Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/02/2014
NUMARASI : 2013/1320-2014/166
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1975 yılında yapılan kadastro sırasında G. Köyü 191 parsel sayılı 16.700 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliğiyle A. E. adına tesbit edilmiş, daha sonra satışla davalıya geçmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazın 2083 (A), 191/1 ve 191/2 koordinatları ile sınırlandırılmış kısmının 1972 yılında kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, orman sınırı dışında olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 10/12/2013 tarihli ve 2013/10060-11426 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1972 yılında yapılıp kesinleştiği bildirilen orman kadastrosu ve 2005 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon haritaları, her birine ait işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanaklarının bulundukları yerlerden getirtilmesi, ikinci çalışmanın yalnızca aplikasyon çalışması mı olduğu, yoksa aynı zamanda yeni bir orman kadastro çalışması yapma yetkisi verip vermediğinin belirlenmesi sonrası mahkemece, iki orman mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden keşif yapılması, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmesi, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazların orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanması, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek koordinatlı müşterek imzalı rapor ve kroki alınması, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceğinin düşünülmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra dava konusu taşınmazın değerinin dava tarihi itibariyle mahkemenin görev sınırını aştığı anlaşıldığından davanın görev yönünden reddine, HMK.’nun 20. maddesi uyarınca bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli Uşak Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşmiş tahdide dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1972 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 04/02/2005 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.
Hemen belirtilmelidir ki; davanın, taşınmazın aynına, başka bir deyişle mal varlığına yönelik olduğu açıktır. Bu durumda, müddeabihin değeri gözetilmek suretiyle mahkemenin görevinin belirleneceği tartışmasızdır.
Bilindiği üzere, 04.03.1953 tarih ve 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu tür davalarda çekişmeye konu taşınmazın değeri dava değerini belirtir. Keza, 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi hükmü gereğince de, taşınmazın aynına ilişkin davalarda taşınmazın değeri üzerinden harç alınacağı düzenlenmiştir. Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesi hükmü gereğince bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin kanunun 01.10.2011 tarihli yürürlüğünden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanamayacağı öngörüldüğünden davada 1086 sayılı HUMK’nun gözetilmesi gerekeceği izahtan varestedir.
Dava, dava dilekçesinde belirtildiği gibi taşınmazın tamamına karşı değil taşınmazın 2083 (A), 191/1 ve 191/2 koordinatları ile sınırlandırılmış kısmının kesinleşen orman sınırı içinde kaldığı iddiasıyla açılmıştır. Bu durum karşısında, dava değerinin, taşınmazın tamamının değeri değil, 2083 (A), 191/1 ve 191/2 koordinatları ile sınırlandırılmış kısmına isabet eden değeri ile sınırlı olacağı kuşkusuzdur.
Dosya kapsamının incelenmesinden, alınan bilirkişi raporlarında taşınmazın dava edilen kısmının ve dava tarihi itibariyle değerinin saptanmadığı anlaşılmıştır. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözönünde tutulması gereken bir usûl kuralıdır.
Hal böyle olunca; mahkemece, uzman bilirkişiler yardımıyla mahallinde keşif yapılarak, çekişmeli taşınmazın dava edilen kısmının değerinin keşfen saptanması, dava değerine göre, dava tarihi itibariyle sulh hukuk mahkemelerinin görev sınırını belirleyen HUMK’nun 8. maddesindeki, miktarın üstünde olduğunun belirlenmesi halinde davayı görmeye sulh mahkemeleri değil asliye hukuk mahkemeleri görevli olacağından, görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde işin esasına girilmesi gerekirken, bu husus değerlendirilmesizin yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.