YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/316
KARAR NO : 2014/1444
KARAR TARİHİ : 30.01.2014
MAHKEMESİ : Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/11/2012
NUMARASI : 2011/582 – 2012/357
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1995 yılında yapılan ve 22.09.1997 – 23.10.1997 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen genel arazi kadastrosu sırasında,…Köyü 101 ada 180 parsel sayılı 2877,13 m2, 101 ada 185 parsel sayılı 1820,39 m2, 101 ada 186 parsel sayılı 566,71 m2, 101 ada 187 parsel sayılı 485,73 m2, 101 ada 188 parsel sayılı 423,73 m2, 101 ada 189 parsel sayılı 752,81 m2 ve 101 ada 190 parsel sayılı 740 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, senetsizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalılar adlarına tesbit edilmiş olup, halen tapuda aynı şekilde kayıtlıdır.
Davacı Orman Yönetimi, taşınmazların orman sınırları içinde orman sayılan yerlerden olduğu iddiası ile dava açmıştır.
Mahkemece 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmiş, davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 04/07/2011 tarih 2010/7526 E. – 2011/8616 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [5841 sayılı Kanunun 2. maddesiyle 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, Anayasa Mahkemesinin aynı gün ve 2009/31-27 sayılı kararıyla da, “…bu madde ve ibarenin, uygulamasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına” karar verilmiş ve 02 Haziran 2011 günlü ve 27952 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesinin sözü edilen iptal kararının yürürlüğe girdiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2011 gün ve 2011/1-36 esas ve 2011/390 karar sayılı kararında da kabul edilmiştir. Gerek, 766 sayılı Kanunun 31/2. maddesi ve gerekse, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tâbi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve bu maddeler özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrımda içermemekteyse de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır (örneğin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilâmı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1 – 335 E. – 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları). Bu nedenle, Orman Yönetimi tarafından taşınmazların orman sınırları içinde orman sayılan yerlerden olduğu iddiası ile açılan davanın 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilemez.] denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil davası niteliğindedir
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazların bulunduğu … Köyünde 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosunun yapılıp yapılmadığı, komşu .. Köyünde 1987 yılında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosunun.. Köyünde ilân edilip edilmediği dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Dairenin geri çevirme kararına istinaden O.. Ş..nin yazısında çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosunun 15/05/1987 tarihinde ilân edilip kesinleştiği belirtilmesine rağmen .. Köyünde ilân edildiğine dair askı ilân tutanakları gönderilmemiştir. Bir örneği dosyada yer alan komşu … Köyü tahdit haritasındaki orman sınır noktalarını birleştiren hat ile karara dayanak alınan bilirkişi tarafından düzenlenen krokide, aynı hat arasında açı, eğim, yön ve uzaklık bakımından benzerlik yoktur, Dairenin geri çevirme kararı sonrasında alınan ek raporda da orijinal OTS noktalarını gösterir harita ile kadastro paftası çakıştırılıp dava konusu taşınmazların tahdit hattına göre konumu belirtilmemiştir. Yapılan keşifte OTS noktaları zeminde bulunup tahdit hattı usûlünce uygulanmamıştır. OTS noktalarının tesbiti hususunda keşifte yerel bilirkişi beyanlarına başvurulmamıştır. Eksik inceleme ve araştırma ile yetersiz bilirkişi rapor ve krokisine dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle komşu …Köyünde yapılan orman tahdidinin sonuçlarının çekişmeli taşınmazların bulunduğu …Köyünde ilân edilip edilmediği net olarak belirlenmeli, buna ilişkin askı ilân tutanakları dosyaya getirtilmeli, daha sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır… sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi’nin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 30/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.