YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/312
KARAR NO : 2014/2507
KARAR TARİHİ : 27.02.2014
MAHKEMESİ : Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/09/2013
NUMARASI : 2011/669-2013/568
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği … Kasabasında bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, 30.03.2010 tarihli krokide (A)=7072 m2 işaretli taşınmaz, hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.05.2011 tarih ve 2011/6161 E. – 5944 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Dairenin geri çevirme kararı gerekleri de tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; uzman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın 1963 tarihli memleket haritasında çalılık; 1986 tarihli memleket haritasında meyvalık rumuzlu bölümde yeraldığı, eğiminin % 5 civarında, üzerinde 25-30 yaşlarında yeni dünya ağaçları bulunduğu, en yakın orman sınır hattına 400 metre mesafede, orman sayılmayan yerlerden olduğu açıklanmış ise de, rapora ekli 1986 tarihli haritada da çalılık rumuzları olduğu çıplak gözle dahi görüldüğünden, taşınmazın o yıllarda kullanılıp kullanılmadığı konusunda terreddüt oluşmuş ve geri çevirme kararı ile çevre taşınmazın yenilemeden önceki parsel numaralarına göre kadastro tesbit tutanaklarının, paftalarının ve dayanak kayıtlarının, mahkeme kararı ile tapuya tescil edilen yer varsa bunlara ait mahkeme dosyalarının gönderilmesi istenilmişse de, denetime imkan verecek belgeler dosyaya getirtilmemiştir. O halde; çekişmeli taşınmazın tüm çevresini gösteren 1960 yılına ait kadastro paftası bulunduğu yerden getirtilerek, yeniden yapılacak keşifte fen bilirkişiye, bu pafta üzerinde sonradan imar uygulaması, ifraz, yenileme gibi işlemler sonucu oluşan değişiklikler ayrı renklerle işaretlettirilmeli, ilk kadastro parsellerine ait kadastro tesbit tutanakları ile dayanağı kayıt ve belgeler, varsa mahkeme dosyaları getirtilerek, çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak gösterdiği araştırılmalı, imar uygulaması yapılmış ise çekişmeli taşınmazın olduğu yere ne gibi bir işlem yapıldığı, imar planı içine alınmışsa hangi tarihte alındığı, imar planı kapsamına alınma tarihine kadar davacı yararına 20 yıllık zilyedlik süresinin dolup dolmadığı belirlenmeli, taşınmazın 1986 tarihli memleket haritasında halen çalılık olarak göründüğü gözönünde bulundurularak o tarih itibarıyla kullanılıp kullanılmadığı somut olaylara dayalı olarak sorulup saptanmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.” denilmiştir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, 30.03.2010 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 7272,91 m2 taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Maliye Hazinesi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 26.04.1985 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 12.03.1960 tarihinde kesinleşmiştir. Çekişmeli taşınmaz, bu çalışmada taşlık ve çalılık niteliği ile tesbit harici bırakılmıştır.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak davanın kabulüne karar verilmişse de bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. 20.06.2013 tarihli fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda taşınmazın (A2) ile gösterilen kısmının 1986 hava fotoğrafında makilik ve taşlık yapıda olduğu, zilyedlik başlangıç tarihinin 1986’dan sonra olduğu, (A1) ile gösterilen kısmının ise meyve ağacı rumuzlu alanda kaldığı belirtilmiş olmasına karşın, bozma ilâmı öncesi orman ve ziraat bilirkişileri tarafından taşınmaz bir bütün olarak değerlendirilmiş ve tamamının imar-ihya edilen taşınmaz olduğu belirtilmiş olup, raporlar arasında taşınmazın tamamının imar ve ihyasının tamamlanmış olup olmadığı hususunda çelişki doğmuştur.
O halde; mahkemece daha önce keşfe katılmamış bir fen, bir orman ve bir ziraat mühendisi bilirkişileri eşliğinde yeniden keşif yapılarak, dava konusu taşınmazın dava tarihinden 20 yıl öncesine ait memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu, niteliği ve kullanım durumu husunda ayrıntılı rapor alınmalı, taşınmazın dosyada mevcut memleket haritasında çalılık rumuzlu olması da gözönünde bulundurularak daha önce dosyaya alınan bilirkişi raporları ile oluşacak çelişkiler giderilmeli, yerel bilirkişi ve tanık beyanları dosyaya sunulan bilirkişi raporları ile denetlenerek taşınmazın zilyedlikle kazanılacak yerlerden olup olmadığı ve davacı yararına 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde yazılı koşulların oluşup oluşmadığı net olarak belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 27/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.