Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/311 E. 2014/1525 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/311
KARAR NO : 2014/1525
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

MAHKEMESİ : Erdemli (Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2010
NUMARASI : 2010/110-2010/257

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı E.. Ş.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi uyarınca yapılan kadastrosu sırasında, Erdemli İlçesi, A.. Köyü 12..2.. parsel sayılı sırasıyla 172,12 m2 ve 4484,02 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybedip, orman kadastro komisyonlarınca orman alanı dışına çıkarılan yerlerden olduğundan, tarla niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiş; üzerindeki bahçe evin E.. Ş.. kullanımında olduğu beyanlar hanesine şerh edilmiştir.
Davacı, taşınmazların kendi kullanımında olduğunu, ancak, tesbit sırasında kullandığı alanların 6000 m2 olması gerekirken eksik ölçüldüğünü ve bu iki parsel toplamının 4656 m2 olduğunu, eksik ölçülen alanların bitişikteki parselde kaldığını ileri sürerek, 6000 m2 olarak belirlenmesini ve üzerindeki muhdesatın adına yazılmasını istemiştir.
Mahkemece, davacının eksik ölçüldüğünü iddia ettiği alanın keşif sonrası düzenlenen fen raporunda güneydeki 336 sayılı parsel içinde çıktığını ve davacının bu parsele yönelik açılmış bir davası olmadığını ve bu parseli dava etmediğinden davanın reddine, 1263 ve 1267 sayılı parsellerin tesbit gibi tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı E.. Ş.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3402 sayılı Kanunun (5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen) Ek 4. maddesine göre yapılan kullanım kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 08.10.1987 tarihinde ilânı yapılıp yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece, davacının eksik ölçüldüğünü iddia ettiği alanın keşif sonrası düzenlenen fen raporunda güneydeki 336 sayılı parsel içinde çıktığını ve davacının bu parsele yönelik açılmış bir davası olmadığını ve bu parseli dava etmediğinden davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; davacının, eksik ölçüldüğünü iddia ettiği alanın, keşif sonrası düzenlenen fen raporunda güneydeki 336 sayılı parsel içinde çıktığını ve davanın bu parsele yönelik açılmış olduğu hususu açıktır. Ne var ki; Dairece iki kez yapılan iade kararına rağmaen 336 sayılı parselin niteliği ve akıbeti tam anlaşılamamıştır.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş: öncelikle, dava konusu taşınmazlar ile 336 sayılı parsel ve çevresini içeren kadastro pafatasının ve ayrıca 336 sayılı parsel hakkında tutanak düzenlenmişse tutanak aslının dosyaya getirtilmesi, tutanak düzenlenmemişse ve orman olarak tapuya aktarmaya karar verilmiş ise tapu kaydının çıkartılması, bundan sonra mahkemece fen bilirkişi marifetiyle yeniden yapılacak keşifte, davacının dava ettiği yerin hangi parsel içinde kaldığının tereddüte meydan vermeyecek şekilde kesin olarak saptanması, 336 sayılı parsel orman parseli ise ve dava edilen yer bu parsel içinde kalıyorsa, bu takdirde, davacının kullanım kadastrosu askı ilân süresi içinde açtığı eldeki davada hukukî yararı ve aktif dava ehliyeti bulunmadığından davasının bu nedenle reddine karar verilmesi, şayet dava edilen yer şahıs ya da 2/B parseli ise ve tutanak düzenlenmişse tutanak asıllarının dosyaya getirtilmesi, tutanakta adı geçen tesbit maliklerinin ve lehine kullanım şerhi verilen kişi ya da kişilerin husumet yaygınlaştırılmak suretiyle davaya dahil edilmesi, böylece taraf teşkilinin sağlanması ve tarafların yazılı ve sözlü delillerinin toplanması tanıklarının keşifte dinlenmesi bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
Şayet, davacının dava ettiği bölüm hakkında tutanak düzenlenmemişse, bu durumda zaman bakımından kadastro mahkemesinin görev ve yetkisini düzenleyen 3402 sayılı Kanunun 26. maddesine göre mahkemenin yetki ve görevi, taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Kadastro mahkemesinin davayı görebilmesi için dava konusu taşınmaz hakkında tesbit tutanağı düzenlenmesi ve 30 günlük askı ilân süresi içinde davanın açılmış olması lazımdır.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2007 gün ve 2007/20-909 Esas, 2007/891 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. Bu durumda dahi mahkemece görevsizlik kararı verilerek, davanın genel mahkemelere gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 10/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.