Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/3103 E. 2014/5243 K. 08.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3103
KARAR NO : 2014/5243
KARAR TARİHİ : 08.05.2014

MAHKEMESİ : Azdavay Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/11/2012
NUMARASI : 2012/74-2012/106

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı K.. B.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Kadastro sırasında, … Köyü 160 ada 1 ve 161 ada 1 parsel sayılı sırasıyla 555.11 ve 2248.37 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ahşap samanlık ve bahçesi niteliğiyle davalı K.. B.. adına tesbit edilmiştir.
Davacı H.. B.., taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmış; yargılama sırasında Orman Yönetimi davaya katılmıştır.
Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulüyle 161 ada 1 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın reddine ve taşınmazın tesbit gibi tesciline, 160 ada 1 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın kabulüyle dava konusu taşınmazın tespitinin iptaliyle orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı K.. B.. ve katılan Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 25/05/2011 tarih ve 2011/3081 – 6378 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ”Mahkemece, çekişmeli 160 ada 1 sayılı parselin orman sayılan yerlerden olduğu, 161 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ise orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş ise de, ulaşılan sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Şöyle ki; bir davada taraf sıfatı ile dava ehliyeti farklı hukuksal statüleri ifade eder. Davada sıfat konusu subjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine ait bulunmaktadır. Buna davacı olma sıfatı, aktif husumet denilmektedir. Davada taraf olarak yer alan kimseler dava ehliyeti ve davayı takip etme yetkisine sahip olsalar bile davada gerçekten davacı ya da davalı sıfatı yoksa dava konusu hakkın esası yönünde karar verebilme olanağı yoktur. Dava ehliyeti ise, kimlerin dava açabileceğini ifade edip, davayı takip yetkisini de içerir ve aynı zamanda bir dava koşuludur. Somut olayda ise, çekişmeli taşınmazlar kadastro sırasında ahşap samanlık ve bahçe niteliğiyle davalı adına tesbit edilerek 24/05/2008 tarihinde askı ilanı yapılmış süresi içerisinde davacı H.. B.. tarafından çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açılmış ve açılan bu davaya Orman Yönetimi 03/02/2009 tarihinde orman iddiasıyla katılmıştır. Davacı H.. B.., dava açarken kendisine ait bir hakkı ileri sürmeyip taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasına dayandığından, bu iddiayla dava açma hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle; mahkemece davacı tarafından açılan davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine, katılan Orman Yönetimi yönünden ise başta hak sahibi tarafından usulüne uygun açılmış bir dava olmadığından ve katılma tarihi itibariyle de 3402 sayılı Kanunun 12/1 maddesinde öngörülen 30 günlük süre geçmiş olduğundan mahkemenin görevsizliğine, tesbit tutanağının onaylı bir örneği ile dava dosyasının görevli ve Hukuk Mahkemesine, tutanak asıllarının ve eklerinin de kesinleşen tespit uyarınca işlem yapılmak üzere Tapu Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmakla görevsizlik kararı verilmiş, dava konusu 160 ada 1 ve 161 ada 1 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanak asılları tescil işlemleri için tapu müdürlüğüne gönderilmiş, dosya görevsizlikle kendisine gelen Asliye Hukuk Mahkemesince davacı H.. B.. mirasçılarının dava açma ehliyetleri olmadığından aktif dava ehliyeti yokluğu sebebiyle davanın reddine, dahili davacı Orman Yönetiminin davasının kabulüne, Alı Köyü 160 ada 1 ve 161 ada 1 parsel sayılı taşınmazların davalı adına yapılan tesbitlerinin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanun gereğince yapılan orman kadastrosu 1946 yılında ilan edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazlara ilişkin olarak orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, ulaşılan sonuç, dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Şöyle ki; yörede dava tarihinden önce yapılıp kesinleşen orman tahdidi bulunmaktadır. Kural olarak; tahdidin kesinleştiği yerlerde bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Mahkemece, kesinleşmiş tahdit uygulaması yapıldığı ve taşınmazların tahdit dışında kaldığı ve eylemli olarak da üzerinde orman ağacı bulunmayıp meyve ağaçları ile kaplı olduğu belirlendiği halde, Hazinenin taraf olmadığı davada taşınmazların memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki durumuna göre karar verilmesi doğru değildir. Uzman orman bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmazların kesinleşmiş tahdidin dışında olduğu, eylemli olarak da orman niteliğinde olmadığı belirtildiğinden, davacı Orman Yönetiminin davasının reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanunlara aykırıdır.
Kabule göre de; Kadastro Mahkemesinin 2011/8 – 2012/29 E-K sayılı kararı ile kesinleştirilmek üzere tapu müdürlüğüne gönderilmesine karar verdiği, çekişmeli taşınmazların tutanak asıllarının halen dosya içinde bulunması ve tapu kayıtlarının oluşmasının sağlanmamış olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.