YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2946
KARAR NO : 2014/5875
KARAR TARİHİ : 29.05.2014
MAHKEMESİ : Alanya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2010/1238 – 2013/412
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı H.. Ş.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ….. Köyü 119 ada 1 parsel sayılı 2241,72 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden tarla niteliği ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle H.. Ş.., H.. D.. ve H.. D.. adına tesbit edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne ve dava konusu parselin (B)=1338 m2 bölümünün Hazine adına, (A)=902 m2 bölümünün davalılardan H.. Ş.. adına tapuya tesciline karar verilmiş, davacı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30.06.2010 tarih 2010/6102 E. – 9248 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Şöyle ki; dosyaya getirtilen pafta örneğinden çekişmeli taşınmazın sınırında, 444 ada 1 parsel sayılı geniş orman parseli bulunduğu halde, orman araştırması yapılmamış, taşınmazın orman olup olmadığı konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmadan, ziraat uzmanı raporuna göre (B) bölümünün ham toprak niteliğinde olduğu belirlenerek Hazine adına, (A) bölümünün ise tarım arazisi olduğu belirlenerek davalılar adına tesciline karar verilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten, tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar-ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen orijinal renkli memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. O halde; mahkemece yeniden yapılacak keşifte, kesinleşen orman kadastro haritası ile kadastro paftası ölçekleri denkleştirilerek, sağlıklı biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıkta en az 5 ya da 6 orman sınır noktası gösterilecek biçimde, çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu belirlenmeli, daha sonra dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ve tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte
çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, orman ya da 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde orman içi açıklık olup olmadığı belirlenmeli, taşınmaza komşu durumda olan 129 ada 1 parselin mahkemenin 2006/247, 129 ada 3 parselin 2008/21, 129 ada 4 parselin 2008/22, 129 ada 8 parselin 2008/20 sayılı dosyalarında davalı olduğu anlaşıldığından, sözü edilen dava dosyaları getirtilip incelenmeli ve bu dosyalarda hükme esas alınan krokilerde çekişmeli taşınmaz yönünün ne olarak gösterildiği belirlenmeli, halen derdest olan dosya varsa keşifleri birlikte yapılarak ortak rapor alınmalı, taşınmazların öncesinin ne olduğu, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, bu konuda tesbit bilirkişilerinin de bilgisine başvurulmalı, ziraat uzmanından bilimsel verilere dayalı rapor alınmalı, toplanacak deliller çerçevesinde taşınmazın kim adına, hangi nitelikle tescil edileceğine karar verilmelidir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, Sapadere Köyünde bulunan 119 ada 1 sayılı parselin kadastro tesbitinin iptali ile çekişmeli taşınmazın ham toprak vasfı ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 16/09/1999 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak imar ve ihyası tam olarak tamamlanmamakla birlikte kazandırıcı zilyetlik süresininde tesbit tarihine kadar 20 yıla ulaşmadığı gerekçesi ile bilirkişi raporlarına atıf yapılarak davacı Hazinenin davasının kabulü ile taşınmazın ham toprak vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmişse de, dosyada bulunan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; Yargıtay bozma ilâmı öncesi alınan ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmın 25 yıldır tarım yapılan alan olduğu söylenmiş olmasına karşın Yargıtay bozma ilâmı sonrası alınan ziraat ve orman bilirkişi raporları dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kısmının tesbit tarihinden önce geriye doğru 15 yıl öncesine dayanan kullanım bulunduğunu belirtilmiştir. Raporlar arasında dava konusu taşınmazın kullanım süresine ilişkin doğan bu çelişki nedeni açıklanmamış mahkemece bu yön üzerinde durularak çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur.
O halde; mahkemece, daha önce keşfe katılmamış fen ve toprak bilgisine sahip tarım uzmanı bilirkişi eşliğinde yapılacak keşif ile, taşınmazdan muhtelif toprak numuneleri alınıp, ilgili kurumda incelettirilip, tarım toprağı olup olmadığı ve tarım toprağı ise, kaç yıldır, ne şekilde kullanıldığı saptanıp; bu yolda, bilimsel verilere dayalı kapsamlı rapor düzenlettirilmeli, raporlar arasında dava konusu taşınmazın imar-ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı, kullanım süresine ilişkin çelişkiler giderilmek sureti ile keşifte dinlenen tanık ve bilirkişi beyanları da değerlendirilerek karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulmasının usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 29/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.