Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/2920 E. 2014/5358 K. 12.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2920
KARAR NO : 2014/5358
KARAR TARİHİ : 12.05.2014

MAHKEMESİ : Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2012
NUMARASI : 2010/114-2012/452

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, 14.4.2010 tarihli dilekçesi ile; … Bucağı, …. Mevkiinde bulunan, Nisan 1340 tarih 22 sayılı tapu kaydı kapsamında kalan 1200 dönümlük taşınmazın davacı tarafından 1977 yılında beş farklı şahıstan satın alındığı, daha sonra yapılan arazi kadastrosu sırasında taşınmazın 4104 ve 10569 sayılı parseller olarak tespit ve tescil edildiği, ancak, yörede 1978 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında kısmen tahdit içine alınması üzerine açılan davada Bandırma Kadastro Mahkemesinin 1989/3-3 sayılı kararı ile tahdit içine alınan 110.300 m2’lik bölümün tahdit dışına çıkarılarak kararın kesinleştiği, kararın kesinleşmesinden sonra İdarece 23.10.1989 tarihinde “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” düzenlenerek kararın infaz edildiği, daha sonra 1990 yılında 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi uyarınca düzeltme çalışması yapıldığı, bu çalışmada 4104 sayılı parselin 192700 m2 olan yüzölçümünün 153374,25 m2’ye düşürüldüğü, 25.11.2009 tarihinde ise kooperatife ait üç binanın ormanlık sahada kaldığı gerekçesiyle suç zaptı düzenlendiğini, oysa ki suç zaptı düzenlenen alanın kadastro mahkemesi kararı ile orman olmadığı belirlendiği halde 41. madde gereğince yapılan düzeltme çalışması sırasında hatalı olarak tescil harici bırakılan alan olduğunu ileri sürerek bu yerin davacı kooperatif adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Davacı vekili, 11/01/2011 günlü ıslah dilekçesinde talebini değiştirerek yeniden açıklama yapmış ve kooperatif aleyhine parsellerin küçülmesine neden olan orman kadastro komisyonu kararının hatalı olduğunu, kesinleşmiş mahkeme kararına göre açıkça 110.300 m2’lik kısmın orman alanı olmadığını, kadastro komisyonunun 41. madde uygulaması sırasında vasıf ve mülkiyet değişikliği yapamayacağını, Bandırma Kadastro Müdürlüğünce yapılan 41. madde uygulamasının mevcut yasalara aykırı bir işlem olduğunu, mahkeme kararına aykırı uygulama yapılamayacağını ileri sürerek Bandırma Kadastro Müdürlüğünce yapılan 41. madde uygulamasının yok hükmünde olduğuna veya iptaline, 43 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılan 23/10/1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağında belirlenen 7-17 numaralı O.S. noktalarını birleştiren hattın geçerli kadastro hattı olduğunun tespitine, bu hat ile 4104 parsel nolu taşınmaz arasında kalan alanın 10569 parsel nolu taşınmaz olduğu ve kooperatif mülkiyetinde kaldığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine, davanın reddedilmesi ve dava konusu taşınmazın Medenî Kanunun 713/6. maddesi gereğince Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.Dava, Kadastro Kanununun 41. maddesine göre yapılan düzeltme işleminin yok hükmünde olduğunun ve bu işlem nedeniyle orman sınırları içinde gösterilen taşınmazın 10569 sayılı parsel içinde kaldığının tesbitine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297/2. maddesi uyarınca, hüküm sonucu kısmında; istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 294. maddesine göre, zorunlu nedenlerle kararı gerekçesi ile birlikte yazmadan, yalnız hüküm sonucunu tefhim etmekle yetinebilir. Bu halde de, tefhim edilen hüküm sonucunun açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde duruşma tutanağına geçirilmesi ve okunması gerekir (HMK m 297, 298). Diğer taraftan mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nun 297. maddesinde de belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında birer birer duraksamaya yer bırakmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Keza, HMK’nun 294/3. maddesinde “Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olup, aksi halin yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratacağından kuşku yoktur. Bir başka ifadeyle kamu düzeni ve barışın tehlikeye düşeceği açıktır (Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 baskı s2952,2953).
Öyleyse, somut olay yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mahkemece kurulan hükmün usûl ve kanuna uygun düştüğü söylenemez.
Dava, tescil davası olarak açılmış, ancak, 11/01/2011 günlü ıslah dilekçesi ile netice-i talep değiştirilerek Bandırma Kadastro Müdürlüğünce yapılan 41. madde uygulamasının yok hükmünde olduğuna veya iptaline, 43 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılan 23/10/1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağında belirlenen 7-17 numaralı O.S. noktalarını birleştiren hattın geçerli kadastro hattı olduğunun tespitine, bu hat ile 4104 parsel nolu taşınmaz arasında kalan alanın 10569 nolu parselin kapsamında kaldığının tesbitine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece; “Davanın kabulüne, 43 nolu Orman Kadastro Komisyonunun 08/01/1991 tarihinde yaptığı 41. madde uygulamasının hukuka uygun olmadığının tesbitine,
Dosyamız arasında bulunan 19/09/2012 günlü bilirkişi raporuna ekli plan örneğinde mavi çizgilerle gösterilen ve 43 nolu Orman Kadastro Komisyonunun 08/01/1991 tarihinde ikinci uygulama sonucunda belirlediği sınır ile fiilen zeminde davacı kooperatif tarafından kullanılan, duvar ve tel örgülerle çevrilen, plan örneğinde zeminde mavi noktalı alanlar olarak belirtilen alanların gerektiğinde her biri ayrı bir parsel numarası verilmek suretiyle yeni parsel ihdas edilerek davacı kooperatif adına tapuya tesciline,
Fiilen zeminde kooperatif tarafından kullanılan ve rapora ekli krokide “c” sembolüyle gösterilen, ancak, 19/06/1989 gün ve 1989/3 Esas sayılı mahkeme kararına dayalı uygulama sırasında orman alanında kaldığı ortaya çıkan kısmın orman olduğu hususunun tesbiti ile yukarıda belirtilen uygulamadan ayrık tutulmasına,
Dosyamız arasında bulunan 19/09/2012 günlü bilirkişi raporuna ekli plan örneğinde kırmızı taralı alan olarak gösterilen 11.469,50 m²’lik kısmın orman alanı içinde kaldığının tesbitine, bu kısmın 10569 parselden ifrazı ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline,” biçiminde hüküm kurulmuştur.
Özellikle davacı tarafın taleplerinin karşılanmaya çalışıldığı hükmün 2. paragrafında, farklı rapor ve uygulamalara atıf yapılması, hüküm altına alınmaya çalışan bölümün infazda tereddüt oluşturacak şekilde karmaşık açıklanması ve sonuçta da hükmün yanıltıcı mahiyet arzetmesi karşısında, HMK’nun 297/2. maddesine uygun olmadığı açıktır.
Diğer taraftan, davacı yanın tescil talebi bulunmadığı halde, lehine tescil hükmü kurulması, Hazinenin açılmış bir tapu iptali ve tescil davası bulunmadığı halde, davanın ve talebin dışına çıkılarak davacı kooperatif adına tapuda kayıtlı bulunan 10569 sayılı parselin 11.469,50 m2’lik bölümünün orman niteliği ile tesciline karar verilmesi de isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazının kabulüyle, usûl ve kanuna aykırı olan hükmün BOZULMASINA 12/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.