Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/2882 E. 2014/5153 K. 06.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2882
KARAR NO : 2014/5153
KARAR TARİHİ : 06.05.2014

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesiyle; … Köyü 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olan 2600 m²’lik kısmının yanlışlıkla davalı … adına yapılan zilyetlik belirtmesinin iptal edilerek, 2600 m²’lik taşınmazın zilyetlik hak ve işlemlerinin kendi adına yapılması istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, orman kadastro tutanaklarında zilyet olarak …’ın belirtilmesinin her hangi bir hukukî sonucunun olmadığı, 5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen ek 4. maddeye göre yapılmış herhangi bir çalışmanın da bulunmadığının anlaşıldığı, davacının 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca hak sahibi kabul edilemeyeceği ve dava açmakta hukukî yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesine göre, dava, orman kadastro işlemine itiraza ilişkindir.
Yörede, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B maddesi uygulaması yapılarak, 16/05/2011 tarihinde ilân edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 06/05/2014 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
Davacı 26.10.2010 tarihinde vermiş olduğu dava dilekçesi ile Arhavi İlçesi, … Köyü 101 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 2/B çalışmaları yapılırken 2/B niteliğiyle orman dışına çıkarılan zilyetliği kendisine ait olan 2600 m²’lik kısmın yanlışlıkla davalı … adına yapılan zilyetlik belirtmesinin iptal edilerek kendi adına yapılması istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, orman kadastro tutanaklarında zilyet olarak …’ın belirtilmesinin her hangi bir hukukî sonucunun olmadığı, 5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek 4. maddeye göre yapılmış herhangi bir çalışmanın da bulunmadığının anlaşıldığı, davacının 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca hak sahibi kabul edilemeyeceği ve dava açmakta hukukî yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesine göre dava, orman kadastro ve 2/B işlemi sırasında düzenlenen çalışma tutanaklarına, zilyet olarak kendi isminin yazılması istemine ilişkindir. Yörede 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunun ile değişik 2/B maddesi uygulaması yapılarak 16/05/2011 tarihinde ilân edilmiştir. Dava 6 aylık askı ilân süresinde kadastro mahkemesine açılmıştır. Askı ilân tutanağında hak sahibi kişilerin dava hakkı olduğu belirtilmiş ve davacı buna dayanarak dava açmıştır. Davacıya kullanım kadastrosu sırsında aynı hata yapılırsa o zaman dava açabilirsin bu aşamada dava hakkın yoktur anlamına gelecek şekilde kısıtlayıcı yorum yapılması kanaatimce evrensel hukuk anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Kaldı ki, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ile tanınan haklar ile bu husus daha da önem kazanmıştır.
Çekişmeli yerde orman sınırlamasının yapılarak kesinleştiği, sonradan yapılan 2/B madde uygulaması ile taşınmazın Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı anlaşılmıştır. Öncesi Devlet Ormanı olan bir yer, 2/B uygulaması ile ancak Hazine adına çıkarılabilir. Orman kadastrosu çalışma tutanaklarında taşınmazın kişilerin kullanımında olduğunun yazılmış olması tek başına adı geçen kişiye hak kazandırmayacağı düşünülse bile 3402 sayılı Kanunun Ek 4. maddesi uyarınca yapılacak kullanım kadastrosu sırasında delil teşkil edeceği kuşkusuzdur. Bu durumda kişinin iş bu davayı açmakta ve taşınmazın kullanıcısının doğru olarak yazılmasını istemede hukukî yararı bulunduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASI gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun ONAMA görüşüne katılmıyorum.