YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/256
KARAR NO : 2014/2179
KARAR TARİHİ : 20.02.2014
MAHKEMESİ : Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2012
NUMARASI : 2011/681 – 2012/829
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Ş.. A.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 1999 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında .. Köyü 105 ada 387 parsel sayılı 800.91 m2 yüzölçümündeki taşınmaz çalılık niteliğinde Hazine adına; 379 parsel sayılı 413.62 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise zeytinli tarla niteliğinde Aysel Musluk adına tesbit edilmiştir. Aynı yer 439 parsel ise 2722.85 m2 yüzölçümü ile tarla niteliğinde Hazine adına kayıtlıdır. 439 parselin 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olması nedeniyle kadastroya tâbi tutulmayarak 3402 sayılı Kanunun 22. maddesi gereğince tescil edilmiş olduğu kadastro müdürlüğünce bildirilmiştir.
Davacı Ş.. A.. tarafından kadastro mahkemesinin 2000/ 40 esas sayılı dosyasında açılan davada 105 ada 387, 379, 380 ve 439 sayılı parsellerin bir bütün olarak kendisine ait olduğu, bu yerin 2000 m2’lik bölümünü kızı A.. M..’a, geriye kalan 6000 m2’lik bölümünü oğlu Ş.. A..’e sattığı, kadastro sırasında bu yerin dört parçaya bölünerek olması gerekenden az yerin 379 sayılı parselde kızı Aysel; 380 parselde oğlu Şükrü adlarına tespit edildiği; 387 ve 439 sayılı parsellerin Hazine adına tesbit edilmesinin yerinde olmadığı ileri sürülerek 387 ve 439 sayılı parsellerin tesbitinin iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın reddine, çekişmeli Kultak Köyü 105 ada 387 parselin tesbit gibi Hazine adına tapuya tesciline, 439 parsel hakkında açılan davanın ise tutanağının düzenlenmemiş olması nedeniyle görev yönünden reddine karar verilmiştir. Bu karar taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu kez; Ş.. A.. asliye hukuk mahkemesinde temyize konu davayı açarak Hazine adına olan tapunun iptali ile taşınmazın adına tescili, haksız yere alınan ecrimisilin kendisine iadesini istemektedir. Mahkemece; bu konuda kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı Ş.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ilk kez 1965 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1980 yılında 1744 Sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulamaları yapılmış ve kesinleşmiştir.
Her ne kadar mahkemece çekişmeli yer hakkında kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmişse de değerlendirme hatası yapılmıştır. Dosya içeriğinden davacının kızı A.. M.. adına tesbit gören 379 sayılı parsele yönelik bir dava bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından kızı A.. adına tesbit edilen bu yerin dahi yüzölçümünün az olduğu ileri sürülmektedir.
Dava dilekçesindeki ifadelerden davanın hangi parsele karşı açıldığı net bir biçimde anlaşılamadığından mahkemece bu hususun açıklanması istenmiş; alınan ek dilekçe üzerine davanın 105 ada 387 ve 379 parsellere yönelik olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur.
Dosya içeriği incelendiğinde kadastro mahkemesince yapılan keşfinde yer alan orman bilirkişisi ve fen bilirkişi raporundan 173 numaralı iç ziraat parselinin zemin ve kadastro paftasındaki yeri ile orman kadastro haritasındaki yerinin farklı olduğu, uyuşmazlığın buradan kaynaklandığı izlenimi doğmaktadır.
Davacı temyizinde 3402 sayılı Kanunun 41 gereğince yaptığı başvuru sonucunda düzenlenen inceleme tutanağında belirlenen yerinin gerçekte 173 numaralı iç parselde kaldığı, ancak, geçmiş yıllarda yapılan teknik hata nedeniyle zeminde yerinin farklı bir yerde tespit edildiği, bu durumun düzeltilmesi için yaptığı başvurunun kullanım kadastrosu sırasında yanlışlığın düzeltileceğinden bahisle reddedildiği, kullanım kadastrosu sırasında ise bu yerin 2/B alanı olmadığı gerekçesi ile herhangi bir işlem yapılmadığını ileri sürmektedir.
Mahkemece, taşınmaz başında keşif yapılmadan hüküm kurulmuş olduğundan; uyuşmazlığın hangi parselle ilgili olduğu, zemindeki yerinin doğru olup olmadığı, zeminde davacı tarafından zilyetlik iddiasında bulunulan taşınmazın hangi parselde kaldığı gibi hususlar aydınlığa kavuşmamıştır.
Bu nedenle, mahkemece, komşu parsel tutanak ve dayanakları, çekişmeli taşınmazların yer aldığı 173 numaralı iç ziraat parseli içinde kalan tüm parselleri bir arada gösterir pafta örneği, kadastro sırasında Hazine adına 2/B niteliği ile tapu kütüğüne aktarılan 105 ada 439 sayılı parselde 3402 sayılı Kadastro Kanununa 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek – 4. maddesi gereğince yapılan çalışmada 439 sayılı parsel 105 ada 456 ilâ 468 sayılı parseller olduğundan bu parsellere ait kadastro tutanak suretleri, kesinleşmişlerse tapu kayıtları, davalı iseler dava dosyaları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, kesinleşen orman kadastrosu ile 2. madde uygulamasına ait tüm tutanak ve haritalar ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Oman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir harita mühendisi veya olmadığı takdirde bir tapu fen elemanından oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılarak öncelikle dava edilen taşınmazın hangi parsel olduğu saptanmalı, daha sonra davacının iddiaları ve tüm kanıtları birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının temyizi itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.