YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2327
KARAR NO : 2014/5617
KARAR TARİHİ : 15.05.2014
MAHKEMESİ : Burhaniye Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2013
NUMARASI : 2013/52-2013/30
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı P.. E.. vekili, 01/07/2010 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; …… Köyü, …… mevkiinde bulunan 16975,97 m2 yüzölçümündeki zeytinlik vasfındaki taşınmazın, müvekkilinin zilyetliğinde bulunduğunu, kadastroca yapılan tahdit ve tesbitte bu taşınmazın 9243,52 m2’lik bölümünün 146 ada 16 parsel numarası verilerek Maliye Hazinesi adına orman sınırı dışına çıkartılarak beyanlar hanesine üzerindeki zeytin ağaçlarının müvekkiline ait olduğunun yazıldığını, geriye kalan 7732,45 m2’lik bölümünün orman sınırları dışarısına çıkartılmadığını, orman sınırları dışarısına çıkartılmayan 7732,45 m2’lik bölümünün 2/B uygulamasına konu edilmediğini iddia ederek, dava konusu 7732,45 m2’lik bölümün 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılmasını ve davacının devam eden zilyetliğinin tesbiti ile üzerindeki zeytin ağaçlarının davacıya ait olduğunun tapuya şerh verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davacının hukukî yararı olmadığı anlaşıldığından dava konusu Balıkesir İli, ….İlçesi, … Köyü, … Mevkii 146 ada 16 sayılı parselin tesbit gibi tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı P.. E.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosu sırasında orman olarak tescil edilen parsel içerisinde kaldığı iddia edilen taşınmaza ilişkin 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında orman sınırı dışına çıkarılarak, davacının taşınmazda kullanıcı olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1948 yılında yapılıp kesinleşen ilk orman kadastrosu ile 02.03.1990 yılında 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulaması ile 2010 yılında yapılan 3402 sayılı Kanunun Ek- 4. madde uygulaması vardır.
Davacı 01.07.2010 tarihli Dilekçesinde ……Köyünde yapılan 3402 sayılı Kanunun Ek-4. madde uygulamasında 146 ada 16 sayılı parselin 9243 m2 olarak tesbit edildiğini, kendi zilyetliğinin bu parselde şerh edildiğini, oysa ki, kullandığı yerin gerçekte 16975 m2 olduğunu iddia ederek, dilekçe ekindeki krokide sarı boyalı 7732 m2’lik bölümün kendi kullanımında olduğunun mahkemece tesbit edilmesi istemiyle Ek-4. maddesi uygulama tutanağının ilân süresi içerisinde kadastro mahkemesine eldeki davayı açmış olup; mahkemece, keşif yapılıp tarafların delilleri toplanmadan davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu değerlendirmesi yerinde değildir.
Şöyle ki; davacının iddiası gözönünde bulunduğunda, davacının Ek-4. madde uygulama tutanağı ile tespit konusu yapılan 146 ada 16 sayılı parsele ilişkin herhengi bir davasının bulunmadığı, dava ettiği yerin bu parselin bitişiğindeki 156 ada 14 sayılı orman parseli içerisinde yer aldığı ve bu bölüm hakkında Ek- 4. madde uygulama tutanağı düzenlenmediği dosyadaki krokiden anlaşılmakta ise de, mahkemece tarafların delilleri getirtildikten sonra uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılıp dava konusu edilen taşınmaz tam olarak belirlenmeden yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması yerinde değildir.
Bu nedenle, mahkemece; davacının iddiası doğrultusunda keşif yapılıp dava konusu edilen yerin keşfen belirlenmesi, taşınmazın kesinleşen orman tahdidi ve 2/B maddesi uygulamasına göre konumunun belirlenmesi, dava konusu edilen taşınmaz hakkında Ek-4. madde uygulama tutanağının düzenlenmediği ve kesinleşen tahdit içinde kaldığının anlaşılması halinde kadastro mahkemesi görevli olmayacağı, asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı gözönünde bulundurulup görevsizlik kararı verilmeli, aksi halde, toplanan deliller doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca, dava konusu olmadığı anlaşılan 146 ada 16 sayılı parselin kadastro tutanağının olağan yollardan kesinleştirilmesi yapılmak üzere kadastro müdürlüğüne gönderilmesine karar vermek gerekirken, parselin tesbit gibi tapuya tesciline karar verilmesi de yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.