Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/2326 E. 2014/5618 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2326
KARAR NO : 2014/5618
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

MAHKEMESİ : Burhaniye Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 22/11/2013
NUMARASI : 2013/57 – 2013/31

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı F.. D.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı F.. D.. vekili, 12/07/2010 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Edremit, …. Köyü, … Mevkiinde bulunan 6360,68 m2 yüzölçümündeki zeytinlik vasfındaki taşınmazın H.. Ç.. ölümü ile müvekkiline intikal ettiği, kadastroca yapılan tahdit ve tesbitte bu taşınmazın 1042,60 m2’lik bölümünün 166 ada 2 parsel numarası verilerek Maliye Hazinesi adına orman sınırı dışına çıkartılarak beyanlar hanesine üzerindeki zeytin ağaçlarının müvekkiline ait olduğu yazıldığı, geriye kalan 5318,08 m2’lik bölümünün orman sınırları dışarısına çıkartılmadığı, orman sınırları dışarısına çıkartılmayan 5318,08 m2’lik bölümünün 2/B uygulamasına konu edilmediği iddiasıyla dava konusu 5318,08 m2’lik bölümün 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılmasını ve davacının devam eden zilyetliğinin tesbiti ile üzerindeki zeytin ağaçlarının davacıya ait olduğunun tapuya şerh verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davacının hukukî yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı F.. D.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosu sırasında orman olarak tescil edilen parsel içerisinde kaldığı iddia edilen taşınmaza ilişkin 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi kapsamında orman sınırı dışına çıkarılarak, davacının taşınmazda kullanıcı olduğunun tesbitine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1948 yılında yapılan ilk orman kadastrosu ile 1990 yılında 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı 2/B uygulaması ile 2010 yılında yapılan 3402 sayılı Kanunun Ek- 4. madde uygulaması vardır.
Davacı 12.07.2010 tarihli dilekçesinde Beyobağ Köyünde yapılan 3402 sayılı Kanun Ek- 4. madde uygulamasında 166 ada 2 parselin 1042 m2 olarak tesbit edildiğini, kendi zilyetliğinin bu parselde şerh edildiği oysa ki, kullandığı yerin gerçekte 6360 m2 olduğu iddiasıyla dilekçe ekindeki kroki sarı boyalı 5318 m2’lik bölümün kendi kullanımında olduğunun mahkemece tespit edilmesi istemiyle EK 4. maddesi uygulama tutanağının ilân süresi içerisinde kadastro mahkemesine eldeki davayı açmış olup, mahkemece, keşif yapılıp tarafların delilleri toplanmadan davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemenin bu değerlendirmesi yerinde değildir.
Şöyle ki; davacının iddiası gözönünde bulunduğunda davacının ek 4. madde uygulama tutanağı ile tesbit konusu yapılan 166 ada 2 parsele ilişkin herhangi bir davasının bulunmadığı, dava ettiği yerin bu parselin bitişiğindeki 156 ada 14 sayılı orman parseli içerisinde yer aldığı ve bu bölüm hakkında ek 4. madde uygulama tutanağı düzenlenmediği dosyadaki krokiden anlaşılmakta ise de, mahkemece tarafların delilleri getirtildikten sonra uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılıp, dava konusu edilen taşınmaz tam olarak belirlenmeden yazılı olduğu gibi hüküm kurulmuş olması yerinde değildir.
Bu nedenle, mahkemece davacının iddiası doğrultusunda keşif yapılıp dava konusu edilen yerin keşfen belirlenmesi, taşınmazın kesinleşen orman tahdidi ve 2/B maddesi uygulamasına göre konumunun belirlenmesi, dava konusu edilen taşınmaz hakkında ek 4. madde uygulama tutanağının düzenlenmediği ve kesinleşen tahdit içinde kaldığının anlaşılması halinde kadastro mahkemesi görevli olmayacağı asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı gözönünde bulundurulup görevsizlik kararı verilmeli, aksi halde, toplanan delillere göre hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca, dava konusu olmadığı anlaşılan 166 ada 2 sayılı parselin kadastro tutanağının olağan yollardan kesinleştirilmesi yapılmak üzere kadastro müdürlüğüne gönderilmesine karar vermek gerekirken, hiçbir karar verilmemiş olması da yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.