Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/2284 E. 2014/6076 K. 03.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2284
KARAR NO : 2014/6076
KARAR TARİHİ : 03.06.2014

MAHKEMESİ : Elmalı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/02/2013
NUMARASI : 2005/51-2013/368

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 27/02/2013 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı H.. S.. vekili Av. S.. P.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.06.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı vekili Av. S.. P.. geldi, diğer taraftan Hazine vekili Av. F. T. ve Orman Yönetimi vekili Av. I. H. S. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;

K A R A R

Davacı H.. S.., 18.02.2005 hâkim havale tarihli dava dilekçesi ile; sınırlarını bildirdiği eski B. Köyü Gavurali ve Öküzyatağı mevkiilerinde bulunan taşınmazın, 13.08.1945 tarih 527 sayılı 3500 dönümlük Bucak Çiftliği tapusu içinde kaldığı, bu çiftlik içinde kalan ormanların devletleştirilmiş olup 1948 yılında orman tahdidinin sınırlarının belirlendiği iddiasıyla tahdit dışında kalan kültür arazilerinin dayanak tapu ve vergi kayıtları uyarınca Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre Ömer ve İdris Ağalar’ın mirasçıları adına tescilini istemiş, Hazine, B. Köyü Tüzel Kişiliğine husumet yönelterek 2005/37 esas sayı ile dava açmıştır.
Davacı H.. S.., 02.03.2005 hâkim havale tarihli dilekçe ile; Hazine, B. Köyü Tüzel Kişiliği, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Orman Yönetimine husumet yönelterek yukarıda belirtilen taşınmaz için 2005/51 dava daha açmış, her iki dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu gerekçesiyle davalar 2005/51 esas üzerinde birleştirilmiştir.
Yargılama sırasında, Ali Rıza Subaşı, murisler Ö. S. ve S. A. z. İ. A. terekesine mümessil tayin edilmiş, B.. Y.. 09.01.2012 havale tarihli dilekçe ile, dava konusu taşınmazın adına tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 1948 yılında yapılan orman tahdidinin dışında kaldığı, genel arazi kadastrosunda tescil harici bırakıldığı, 3402 sayılı Kanunun 12. madesi uyarınca kadastro tesbitinden itibaren 10 yıl içinde açılmadığından hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili, katılan ve miras şirketi temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 3116 sayılı Kanuna göre 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1998 yılında Y. Köyü’ne ilişkin olarak yapılan orman tahdidi sırasında yeniden yapılan tahdit, mükerrer kadastro olduğundan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 30.03.2004 gün ve 2003/90-118 sayılı karar ile iptal edilmiştir.
Taşınmazların bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1968 yılında yapılmış ve sonuçları 30.06.1969 – 31.07.1969 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmemiştir.
Mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi uyarınca 10 yılık süre dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosyaya uygun değildir. Şöyle ki; davacı vekili, dava konusu taşınmazın tapu siciline kaydı bulunmadığı ve genel arazi kadastrosunda tescil harici bırakıldığı iddiasıyla, dayandığı eski tapu kaydı kapsamında kalan taşınmazın, ülke koordinat sistemine göre ülkemizin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmazın sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumunun tespit edilmesi amacıyla Hazine, Orman Yönetimi, B. Köyü Tüzel Kişiliği ve Karayolları Genel Müdürlüğü’ne husumet yönelterek tapu siciline tescilini istediğine göre, davasını Medenî Kanunun 713. maddesine dayanarak açmıştır. Anılan Kanun hükmüne dayanarak açılan tescil davalarına ilişkin olarak 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre, hakkında genel arazi kadastro tesbit tutanağı düzenlenen taşınmazlara yönelik olarak, kadastro tesbitinden önceki haklara dayanarak açılacak tapu iptal ve tescil davalarına ilişkin uygulanma olanağı bulunmaktadır. Hal böyle olunca, tarafların delilleri toplanarak davanın esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, eldeki davada uygulanma durumu bulunmayan 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesine dayanılarak davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekili, tereke temsilcisi ve katılanın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, davalıların kanunî hasım olması nedeniyle temyiz incelemesinin duruşmalı olarak görülmesi nedeniyle davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 03/06/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.