Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/2267 E. 2014/5180 K. 06.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2267
KARAR NO : 2014/5180
KARAR TARİHİ : 06.05.2014

MAHKEMESİ : Kastamonu Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 31/01/2013
NUMARASI : 2008/111-2013/2

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı İ.. K.. ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında …. Köyü 134 ada 3 (7747 m2) ve 159 ada 3 (66 m2) parsel sayılı taşınmazlar, sulh hukuk mahkemesinde dava konusu olduğundan sözedilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir.
Sulh hukuk mahkemesinde davacı tarafından açılmış olan elatmanın önlenmesi davası, yargılama sırasında kadastro tespiti başlaması ve çekişmeli taşınmazlara tutanak düzenlenmesi nedeniyle, görevsizlik kararı verilerek kadastro mahkemesine devredilmiştir.
Mahkemece davanın reddine, dava konusu 134 ada 3 sayılı parselin orman niteliği ile Hazine adına tesciline, 159 ada 3 sayılı parselin yol boşluğu olarak tescil harici bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından esasa; davalı Hazine tarafından vekâlet ücretine yönelik temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itirazdır.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesine göre orman kadastrosu yapılmıştır.
Mahkemece 134 ada 3 sayılı parselin orman; 159 ada 3 sayılı parselin yol boşluğu olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da; yapılan araştırma inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme dayanak yapılan orman bilirkişi rapor ve ek raporunda çekişmeli 134 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1960 ve 1993 tarihli memleket haritalarında orman sayılmayan yerlerden olduğu açıklandığı halde; hava fotoğrafları incelenmemiş, mahkemece orman bütünlüğü içinde kaldığı kabul edilmiştir. Oysa taşınmaz, iki yönden 107 ada 1 parsel numaralı orman parseline komşu olmakla birlikte; kuzeyi ve batısı kişiler adına tesbit edilip kesinleşen tarım arazileri ile bütünlük halinde olup, üzerinde de gölgelik niteliğinde bırakılan ağaçlar ve kısmen taşlık olduğu açıklanmıştır. Ağaçların sayısı, yaşı, taşınmazdaki dağılımı, kapalılık oluşturup oluşturmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Ziraat uzmanı 134 ada 3 sayılı parselin mera özelliği gösterdiğini, keşifte dinlenen yerel bilirkişiler geçmişte köylünün hayvan otlattığını, sonradan davacının tarlasına kattığını bildirmişlerdir. Bu durumda, taşınmazın cinsinin mera, orman ya da köy boşluğu olup olmadığı yönünden yapılan araştırma yetersizdir.
159 ada 3 sayılı parsel bakımından ise, taşınmazın davacının evinin önündeki boşluk olduğu ve davacıya ait 159 ada 4 sayılı parsel ile birlikte kullanıldığı açıklanmış, dosyada bulunan 15/07/1992 tarihli köy yoluna; 22/06/2005 tarihli köy boşluğuna ve merasına tecavüzün önlenmesi kararlarının hangi taşınmazlara ait olduğu tam olarak belirlenmemiştir.
O halde, mahkemece yeniden yapılan keşifte, ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro mühendisi ve bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri geniş çevresiyle gösteren en eski tarihli ve dava tarihinden 15 – 20 yıl önce çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulundukları yerlerden istenerek, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların bu belgelerde ne şekilde görüldüğü belirlenmeli, taşınmazlardaki ağaçların sayısı, yaşı, taşınmazlardaki dağılımı, kapalılık oluşturup oluşturmadığı konusunda ziraat uzmanından rapor alınmalı, orman sayılan yer veya eylemli orman olmaması halinde, bu kez mera araştırması yapılmalıdır.
Bir yerin kamu malı niteliğinde mera (yayla) olarak kabul edilebilmesi, yetkili ve idarî merciler tarafından mera (yayla) olarak tahsis edilmesi ya da öncesi bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera (yayla) olarak kullanıla gelmesine bağlıdır.
O halde; taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idarî merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı kanunlar uyarınca yayla tahsisi yapılıp yapılmadığı Özel İdare Müdürlüğünden, 4342 sayılı Kanun uyarınca mera (yayla) tahsisi yapılıp yapılmadığı mülkî amirlikten sorulup saptanmalı, tahsis yapılmış ve işlemler kesinleşmiş ise tahsis haritası ve eki belgeler getirtilmeli, yöreyi iyi bilen yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazların bulunduğu köye komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ile fen memuru ve ziraat bilirkişiler, tesbit bilirkişileri hazır olduğu halde, mera (yayla) tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı ve fen memuru eliyle her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktaları ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, bu yolla dava konusu 134 ada 3 parsel sayılı taşınmazın mera (yayla) tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeli, yetkili idarî merciler tarafından mera (yayla) tahsisi yapılmamış ise yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların öncesi bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera (yayla) olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde tesbit tutanağı bilirkişileri taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek beyanlar arasındaki çelişki giderilmeli, meraların 3402 sayılı Kanunun 18/2. maddesi gereğince zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı, aynı Kanunun 16/B maddesi gereğince özel siciline yazılması gerektiği düşünülmeli, orman ve mera olmadıkları anlaşılan taşınmazlar yönünden, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılmalı, dosyada bulunan 3091 sayılı Kanuna göre verilen men kararlarının hangi taşınmaza ait olduğu saptanmalı, davanın devamı sırasında taşınmazlara kadastro tutanağı düzenlendiği, malik hanelerinin boş olduğu ve maliklerinin 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince mahkemece re’sen doldurulması gerektiği gözönünde bulundurularak, toplanacak tüm deliller çerçevesinde karar verilmelidir .
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Hazinenin vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.