Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/1958 E. 2014/4025 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1958
KARAR NO : 2014/4025
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

MAHKEMESİ : … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

NUMARASI : 2011/351-2012/641

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi karşı davacı-davalı Hazine ile davalı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 27.07.2007 günlü dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği S… İlçesi, Ş… Köyünde bulunan iki parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacılar adına tescili istemiyle dava açmıştır. Hazine 08.11.2007 günlü dilekçesiyle; imar parselleri yönünden davanın tapu iptali ve tescil olarak açılması gerektiği, diğer taşınmazın ise Hazine adına tescili istemiyle karşı talepte bulunmuştur.
Mahkemece, dava konusu edilen taşınmazların imar uygulamasına tâbi tutulup kısmen imar parselleri, kısmen park yeri olarak ayrıldığını, tescil davasının dinlenebilmesi için öncelikle idari işlem olan imar uygulamasının iptali gerektiğini, imar planının iptali davalarına bakma görevinin de idari yargıya ait olduğu gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06.10.2010 tarihli ve 2010/11940-11943 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Kural olarak, mülkiyetin belirlenmesine ilişkin tescil, tapu iptali ve tescil davalarına bakma görevi adlî yargı yerine aittir. İmar uygulaması sonucu arazilerin şuyulandırılarak tescil işlemi idarî niteliktedir. Aynı ada içinde imar uygulaması sonucu oluşturulan bir çok parsel bulunmaktadır. Bu nedenle bu adaya ait imar uygulamasının iptali davada taraf olmayan tüm parsel sahiplerinin haklarını etkileyeceği gibi, imar bakımından da kargaşa yaratacaktır. Bundan ayrı imar uygulamasına ilişkin işlemin kesinleştiği tarihten itibaren idarî yargı yerinde dava açma süresi de geçmiştir. Önce imar uygulamasının iptali, daha sonra mülkiyete ilgili davanın açılması öngörüldüğü takdirde, hak arama yolu kapanmış olacaktır. Tüm bu nedenlerden ötürü imar uygulamasından önce var olduğu iddia edilen mülkiyete ilişkin uyuşmazlıklar imar uygulaması iptal ettirilmeden adli mahkemelerde görülmesi gerekir. Nitekim H.G.K.’nun 30.05.2007 gün 2007/1-319-324 sayılı kararında; “3083 sayılı Kanun hükümlerine göre arazi toplulaştırması sonucu oluşturulan tapu kaydının tescil nedeni idari işlem ise de, arazi toplulaştırmasından önce taraflar arasında görülen dava sonucu oluşan kesin hüküm, toplulaştırma sırasında nazara alınmışsa da, bu konuda açılan dava, toplulaştırma işleminin iptali amacı ile değil, toplulaştırma öncesi mevcut bir hakka dayandığından adlî yargıda görülmesi kabul edilmiştir. Yine H.G.K.’nun 04.03.2009 tarih 2009/8-59-106 sayılı kararında; “Davacı imar işlemine konu olan Encümen kararının iptalini idari işlemin ortadan kaldırılmasını istemediğine, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğuna göre, ortada mülkiyet uyuşmazlığı söz konusu olduğundan, uyuşmazlığın idari yargı yerinde değil adli yargı yerinde görülmesi zorunlu olduğu” H.G.K.’nun 23.06.2010 gün 2010/8-283-340 sayılı kararında; “İmarın dayanağı olan kadastral çapta davacının hakkının bulunması ve usulüne uygun olarak imar işleminin tebliğine rağmen, idarî yargıda imar işleminin iptali için dava açılmışsa, artık adlî yargıda kadastral çaptaki hakka dayanılarak iptal-tescil davası açılamayacağına, şayet, davacının imarın dayanağı olan kadastral parselde imara yansıtılabilecek bir hakkı bulunmuyorsa, davacının bu hakkının varlığı imar işleminden sonra hukuken saptanmış veya imardan önce saptandığı halde imar tapusuna yansıtılmamış ise bu hakkın imara yansıtılması için idarî yargıdan imarın iptaline gerek olmadığına, çünkü, bu halde imara bir itiraz olmayıp, imar sırasında davalı adına eski kadastro çapına göre belirlenen mülkiyet hakkının iptali istendiğinden, davanın adlî yargıda görülmesi gerektiği” kabul edilmiştir.
O halde, bu ilkeler gözönünde bulundurularak tescil davasına konu taşınmaz, fiilen hangi imar parsellerini içine alıyorsa bu parsellerin tümünün tapu kayıtlarının getirtilmesi ve davanın tescil davasına konu olan taşınmaz sınırları içinde kalan imar parsellerinin maliki ya da malikleri davaya katılıp taraf oluşturulduktan sonra tüm taraf delilleri toplanıp işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesinin usûl ve kanuna aykırı olduğu]na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacı Z.. Ö.. tarafından açılan davanın HMK’nın 448, 114/1-ğ, 115 ve 120. maddeleri uyarınca usûlden reddine, Hazine tarafından davacıya karşı yöneltilen tescil talebine ilişkin gerekçesi yukarıda yazıldığı üzere, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm karşı davacı-davalı Hazine ile davalı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazlar, 1953 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda taşlık ve çalılık niteliğiyle tapulama harici bırakılmış, davacı tarafından tescili istenilen 1. taşınmaz 2004 yılında idari yoldan … parsel numarası ve 123.084 m2 yüzölçümü ile Hazine adına tescil edilmiş, imar uygulamasında … ada … ada … ada … ada … ve … ada … ada … ve … ada … parsellere ifraz edilmiştir. 2. taşınmaz ise Büyükşehir Belediyesince 2001 yılında imar uygulamasına tâbi tutulmuş ve park yeri olarak ayrılmıştır.
Mahkemece, davacı Z.. Ö.. tarafından HMK’nın 448, 114/1-ğ, 115 ve 120. maddeleri uyarınca gider avansının yatırılmadığı gerekçesiyle Hazinenin karşı tescil talebi hakkında da karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmişse de mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir.
Şöyle ki; Hazine tarafından imar parselleri yönünden davanın tapu iptali tescil olarak açılması gerektiği, diğer taşınmazın ise Hazine adına tescili istemiyle karşı talepte bulunulduğu ve 19.11.2012 günlü son duruşmada davacı vekili tarafından gider avansını yatıramadıkları ancak taşınmazın Hazine adına tesciline muvafakat ettikleri bildirildiği halde, mahkemece, Hazinenin karşı tescil talebi hakkında araştırma yapılmadan yazılı gerekçelerle hüküm kurulmuş olması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
S O N U Ç ; Yukarıda açıklanan nedenlerle; karşı davacı-davalı Hazine ile davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/04/2014 günü oy birliği ile karar verildi.