YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1596
KARAR NO : 2014/7045
KARAR TARİHİ : 03.07.2014
MAHKEMESİ: Alanya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 19/02/2013
NUMARASI : 2011/65 – 2013/97
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi, birleşen dosya davacısı M.. K.., davalı H.. H.. ve dahili davalı H.. Ç.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında A. İlçesi, Ş. Köyü çalışma alanında bulunan .. ada.. sayılı parsel verasette iştiraken davalı H.. S.. mirasçıları adına,.. ada . sayılı parsel davalı Mehmet ve H.. Ç.. adına, .. ada ..sayılı parsel (ölü) M. oğlu H. S. adına, .. ada .. ve .. ada .. sayılı parseller (ölü) Ş.S.adına, .. ada ..sayılı parseller verasette iştiraken M.oğlu H. S.varisleri adına,.. ada 3 sayılı parsel (ölü) A.. S.. adına, .. ada.. sayılı parsel davalı H.. S.. adına, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeni ile, .. ada .. ada .. parseller H.. H.. adına ham toprak vasfıyla, .. ada ..sayılı parseller ilk tesbitte H.oğlu M.. K.. adına kazandırıcı zilyetlik nedeni ile tesbit edilmişken kadastro komisyonuna vaki itiraz üzerine H.. H.. adına tesbit edilmiş, .. ada .. sayılı parsel ise mera vasfıyla sınırlandırılmış iken kadastro müdürlüğü 16/08/2010 hâkim havale tarihli yazısıyla Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/999 Esas sayılı dosyasında kadastro öncesi davalı olduğu halde, davalı olduğu bildirilmediği hususuna değinilerek davasız olarak tahdit ve tesbitleri yapılan bu taşınmazların kadastro tesbit tutanağı asıllarının dayanakları ile birlikte Kadastro Kanununun 5 ve davalı taşınmaz tutanaklarının kadastro mahkemesine devri hakkında 7. maddesine göre davalı hale getirilmek suretiyle gönderilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi 29.12.2009 havale tarihli dilekçesi ile; sulh hukuk mahkemesinde açtığı dava ile Mahmutlar Beldesinde 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanun ile değişik 9. maddesine göre yapılan fennî hataların düzeltilmesi çalışmalarında … orman sınır noktaları ve P XXVI nolu 2/B parselinde yapılan düzeltmenin orman kadastro tutanak ve haritalara uygun olmadığını, orman alanında daralma olduğunu belirterek düzeltme işleminin iptali ile orman sınırının 1990 tarihinde kesinleşen orman hattına çekilmesini talep etmiş, yargılama sırasında dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş ve dosya kadastro mahkemesine devredilmiştir.
Birleşen dosyalarda davacılar; tesbit maliki olan davalılar adına ırsen intikal, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeni ile kadastro tesbitlerine itiraz etmişlerdir.
Mahkemece birleştirilen dosyalar üzerinden yapılan yargılama sonucu; dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden ve kadim yayla olduğu gerekçesi ile davacı Orman İdaresinin, birleşen davacılar M. N. H. ve B.. K..’nın birleşen davacı Hasan ve K.. S..’ın, katılan A.. S..’ın, birleşen davacı A.. S..’ın, birleşen davcı M.. K..’nın, birleşen davacı A.. Ç.. ve arkadaşlarının davasının reddine, dava konusu Alanya İlçesi, Ş. Köyü çalışma alanında bulunan .. ada .. ada ..ada .. ada .. ve .. ada .. parsel sayılı taşınmazların yaylak vasfıyla kamu orta malı olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi, birleşen dosya davacısı M.. K.., davalı H.. H.. ve dahili davalı H.. Ç.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 03.04.1987 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B çalışmaları bulunmaktadır.
1) Davacı Orman Yönetiminin temyiz itirazları bakımından;
Davacı Orman Yönetimi dava dilekçesi ile; 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi gereği yapılan fennî hataların düzeltilmesi çalışmalarında … orman sınır noktaları ve P XXVI nolu 2/B parselinde yapılan düzeltmenin orman kadastro tutanak ve haritalara uygun olmadığını, orman alanında daralma olduğunu belirterek düzeltme işleminin iptali ile orman sınırının 1990 tarihinde kesinleşen orman hattına çekilmesini talep etmiş olmasına karşın, mahkemece, davacı Orman Yönetiminin iddiasını karşılar nitelikte inceleme yapılmadan dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuştur. Oysa ki, Orman Yönetimin iddiası 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi uyarınca yapılan çalışmaların usûlüne uygun yapılmadığını 1990 tarihinde kesinleşen orman sınırına uyulmadığını içermektedir. Mahkemece davacının bu iddiası incelenmeden hüküm kurulmuştur.
Bu nedenle, öncelikle, eski tarihli memleket haritası, kesinleşmiş orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulamaları ve 4999 sayılı Kanun uyarınca yapılan fennî hataların düzeltilmesine ilişkin tahdit tutanak ve haritaları ile arazi kadastro paftası bulundukları yerden getirtilmeli, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı ve bir ziraat bilirkişi marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır. Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, düzeltme işlemi yapılan ve dava açılan orman sınır noktaları ile değişik açı ve uzaklıklardaki en az 13-14 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon, 2/B madde uygulaması ve 4999 sayılı Kanun uyarınca yapılan çalışmalar ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu, aplikasyon, 2/B madde ve 4999 sayılı Kanun uyarınca oluşturulan haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita ve eski tarihli memleket haritası üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon, 2/B madde ve 4999 sayılı Kanun uyarınca yapılan çalışmalara ilişkin harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan yönetmelik ve teknik izahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği ile aplikasyon veya 4999 sayılı Kanun uyarınca yapılan düzeltme işlemi ile kesinleşmiş orman kadastrosunun değiştirilemeyeceği nazara alınarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
2) Birleşen dosya davacısı M.. K.., dahili davalı H.. Ç.. ve davalı H.. H..nin temyiz itirazları bakımından;
Mahkemece, dava konusu taşınmazların yaylak vasfı ile kamu orta malı olarak sınırlandırılmasına karar verilmesine rağmen, yöntemine uygun olarak mera (yaylak) araştırması yapılmamış, dava konusu taşınmazlara komşu olan taşınmazların tapu kayıtları getirtilip incelenmeden hüküm kurulmuştur.
Kural olarak bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için taşınmazın yetkili ve idarî merciler tarafından mera olarak tahsis edilmesi ya da taşınmazın öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kamu malı niteliğinde mera olarak kullanıla gelmiş olmasına bağlıdır.
O halde; sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idarî merciler tarafından 4753 ve 5618 sayılı kanunlar uyarınca yayla tahsisi yapılıp yapılmadığı Özel İdare Müdürlüğünden, 4342 sayılı Kanun uyarınca mera (yayla) tahsisi yapılıp yapılmadığı mülki amirlikten sorulup saptanmalı, yapılmış ve bu yönetimsel işlemler kesinleşmiş ise yayla tahsis haritası ve eki belgeler yerinden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, dava konusu taşınmazın bulunduğu köye komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanıklar ve uzman bilirkişi, tapu fen memuru ve uzman ziraatçi bilirkişi, tesbit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, bölgede mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi fen memuru eliyle yerine her iki harita çakıştırılmak suretiyle uygulanmalı, uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, bu yolla dava konusu taşınmazların mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamaya meydan vermeyecek şekilde belirlenmeli, taşınmazların bulunduğu bölgede yetkili idarî merciler tarafından mera tahsisi yapılmamış ise yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanılıp kullanılmadığı yolunda tesbit tutanağı bilirkişilerinden olaylara dayalı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları çeliştiği takdirde tesbit tutanağı bilirkişileri taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların anlatımları ile tesbit tutanağı bilirkişilerinin beyanları arasındaki çelişki duraksamasız giderilmeli, öte yandan uzman ziraatçi bilirkişiler aracılığıyla taşınmaz bizzat mahkemece görülüp gözlenmeli, taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu, taş ve toprak unsurundan hangisinin galip olduğu ayrıntılı şekilde keşif tutanağına geçirilmeli, komşu taşınmazın toprak yapısı ile dava konusu taşınmazın toprak yapısı mukayese edilmeli, bu fiziksel olgular da keşif tutanağına geçirilmeli, dava konusu taşınmaza komşu taşınmazların tespit tutanakları içeriğine göre tesbitlerine bir kayıt ve belge esas alınmadığı dikkate alınarak tutanakları içeriğinde vurgulanan maddî ve hukukî olgularla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, belge esas alınmış ise sözü edilen belgelerin nizalı parsel yönünü ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterdiği incelenmeli, davalı olup olmadıkları tesbitlerinin kesinleşip kesinleşmediği incelenip irdelenmeli, özellikle uzman bilirkişi fen memurundan keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye, uzman ziraatçi bilirkişiden ise mahkemenin keşif tutanağına geçen gözlemini yansıtmaya, taşınmazın niteliğini belirtmeye elverişli ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek taşınmazın komşu parsel kayıtlarından da yararlanılarak toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden ve yaylak olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetiminin, birleşen dosya davacısı M.. K..’nın, dahili davalı H.. Ç..’ın ve davalı H.. H..nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/07/2014 günü oy birliği ile karar verildi.