YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/157
KARAR NO : 2014/2099
KARAR TARİHİ : 18.02.2014
MAHKEMESİ : Sakarya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 27/09/2013
NUMARASI : 2013/172-2013/50
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı A.. O.. mirasçısı E.. O. (Ş..) tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında 143 ada 2 parsel sayılı 22.653,12 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, fındıklık vasfı ile davalı A.. O.. adına tesbit edilmiş ve Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucunda, hükmen orman olarak Hazine adına tescil edilmiştir.
Davacı Orman Yönetimi, 22/06/2013 havale tarihli dilekçesi ile, Hendek İlçesi Kocatöngel Köyü 143 ada 2 parselin 2/B vasfı ile yapılan tespitinin iptali ile orman niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt ve tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davalı A.. O..’a yönelik davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne, 143 ada 2 parsel sayılı taşınmaz hakkında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesine göre yapılan orman sınırları dışına çıkarma işleminin iptaline, taşınmaz orman niteliği ile Hazine adına kayıtlı olduğundan yeniden sicil oluşturulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı A.. O.. mirasçısı E.. O.. (Ş..) tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 2/B madde uygulamasına itiraza ilişkindir
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 03/07/1978 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu, 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 25/04/2013 tarihinde ilân edilen 2/B madde uygulaması ve 03/05/2005-01/06/2005 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece, davalıya yönelik davanın husumet yokluğundan reddine ve taşınmaza ilişkin 2/B işleminin iptaline karar verilmiş ise de verilen karar yerinde değildir.
Davalı A.. O.. hakkındaki dava husumetten reddedilmiş ise de, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin üçüncü fıkrasında, Orman Yönetimi tarafından orman kadastrosu ve 2/B uygulamalarına karşı açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler olarak gösterilmiştir. Eldeki davada davalı A.. O..’ın taraf sıfatının bulunup bulunmadığı, kanundaki “hak sahipliği” kavramının şerh edilmesiyle açıklığa kavuşturulabilir.
6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin ikinci fıkrasında, “hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında hasım, Orman Genel Müdürlüğü; 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak itiraz davalarında ise hasım, Hazine ve Orman Genel Müdürlüğüdür.” denilmektedir. Bu maddedeki “hak sahipliği” kavramı, yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile tapulu taşınmazlarda tapu sahipliği, tapusuz yerlerde ise 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinde öngörülen 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği bulunan gerçek ve tüzel kişiler olarak kabul edilmiştir. Başka bir ifade ile, bir taşınmaz üzerinde lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşulları gerçekleşmiş olan kişiler tarafından sınırlamaya itiraz davalarının açılabileceğidir. Bu durumda, evrensel hukukun genel ilkelerinden olan silahların eşitliği ilkesinden hareketle, aktif dava ehliyeti için taşınmaza zilyet olmak kabul edildiğine göre, pasif dava ehliyeti için zilyetliğin öncelikli olarak kabulü ile pasif husumet yönünden taşınmaza zilyet olmak yeterli kabul edilmelidir.
Kaldı ki; 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin, “2/B uygulama tutanaklarında yer alacak hususlar” başlıklı 31. maddesinin (d) bendinde, “orman sınırları dışına çıkarılacak yerlerin ormana bitişik sınırlarında kalan kısımlarının halen ve fiilen kimlerin işgali altında bulunduğu”nun tutanaklarda gösterileceği düzenlenmiştir. 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması sırasında 2/B çalışma tutanağında halen A.. O..’ın işgalinde olduğu belirtmesi yapılarak orman sınırları dışına çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, taşınmazın orman olarak tapuda kayıtlı olduğu dönemdeki zilyetlik kabul edilmezse dahi, 2/B ile orman sınırları dışına çıkartıldıktan ve çalışma tutanağında da zilyet belirlemesi yapıldıktan sonra, yönetmelik hükümleri ile 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin 2 ve 3. bentlerinde ifade edilen hak sahipliği statüsünün şartlarının oluştuğunun kabulü gerekir.
Somut olayda; çekişmeli taşınmaz, 2005 yılında yapılan kadastro sırasında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresi 20 yılı geçtiği kabul edilerek davalı adına tesbit edilmiştir. Bu tesbite karşı Orman Yönetimince açılan dava üzerine taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman olması nedeniyle tesbit iptal edilmiştir. Daha sonra 2013 yılında yapılan 2/B uygulaması sırasında, taşınmazın (B) bölümünün 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirdiği belirlenerek orman sınırları dışına çıkartılmıştır.
Taşınmazın, Hendek Kadastro Mahkemesinin 2005/1136 E. – 2006/850 K. sayılı dosyasında alınan orman bilirkişi raporunda, 25-30 yaşlı fındık ocakları ile kaplı olduğu ve kulübe bulunduğu, dosyada alınan raporda taşınmazın fındıklık olduğu anlaşılmaktadır. Şüphesiz buradaki zilyetlik, özellikle taşınmazın orman olarak tescil edildiği 2007 yılından sonra hukukî temeli olmayan bir zilyetlik olsa da, sosyolojik olarak geçerli ve meşru bir zilyetliktir. Bütün bu olgular karşısında, davalı gerçek kişinin bu taşınmaz üzerinde hak sahibi olmadığını iddia etmek, açık, somut gerçekliğe ve hakkaniyete aykırı düşer. Her ne kadar 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkartılan yerler Hazine adına çıkarılmakta ise de, özellikle 6292 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, 2/B alanlarının kullanıcılarına satılması ve/veya bedelsiz iadesi (tapulu alanlar için) söz konusu olduğundan, bu yerin 2/B ile orman sınırları dışına çıkartılmasında davalı olan zilyedin hukukî yararının bulunduğu da tartışmasızdır.
Mahkemece 2/B işleminin iptaline karar verilmiş; ancak, çekişmeli taşınmaza ilişkin orman bilirkişi raporunda taşınmazın Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılma şartlarını taşımadığı bildirilmiş ise de tespite itiraza ilişkin Hendek Kadastro Mahkemesinin 2005/1136 E. – 2006/850 K. sayılı dosyasında alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazda kök yaşları 25-30 olan fındık bahçesi ve kulube bulunduğunun bildirilmesi sonucunda her iki rapor arasında çelişki bulunmakta olup mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur.
6831 sayılı Kanunun değişik 2/B maddesi ile (bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerin orman rejimi dışına çıkartılacağı) hükmünün bulunduğu, bundan doğal ve gerçek anlamda nitelik kaybının anlaşılması gerektiği, her isteyenin ormanlarda doğal olarak bulunan deliceleri aşılaması, bina ya da eklentilerini inşa etmesi, erozyona sebep olacak biçimde araziyi teraslaması ya da orman bitkilerini kökleyip tarım yapmaya teşebbüs etmesi veya 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince hiçbir zaman kişiler adına tapuya tescil edilemeyecek ve özel mülke konu olamayacak orman içi açıklığı niteliğinde olan yerlerin insan eliyle ve zorlama yöntemlerle niteliğinin yitirilmesi kanun maddesinde anlatılan bilim ve fen bakımından nitelik kaybı olmayıp, zorla ve ormanın tahribi sonucu niteliğinin kaybettirilmesidir. Bu yöntem, toprak erozyonu, ormanların ortadan kalkması, doğanın ve çevrenin bozulup yok olması sonuçlarını doğurur.
Kanunda tanımlanan (….bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetme…) kavramında bu tür olaylar amaçlanmamıştır. 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesinin başka türlü yorumu, ormanların bilinçli şekilde niteliğinin kaybettirilmesine, tahribine ve yok edilmesine izin verdiği sonucuna ulaştırır ki, bu durum Anayasanın 169 ve 170. maddelerine aykırı olur. Suç teşkil edecek eylemlerle ve zorlama yolu ile ormanların niteliğinin kaybettirilmesi yasalarla korunamaz.
O halde; yukarıda anlatılan eylemler sonucu ormanların yok edilmesinin bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetme olarak kabul edilemeyeceğini gözönünde bulundurularak, dava konusu taşınmazın orman bütünlüğünü bozmama, su ve toprak rejimine ve çevresindeki ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme, ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve karlılık düzeylerini düşürmeme, taşınmaz üzerinde insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde yeniden orman haline dönüşüp dönüşemeyeceği gibi koşulları birlikte değerlendirip, dava konusu taşınmazın hangi doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiğini ya da etmediğini inceleyerek bu olguları tartışması ve taşınmazın hangi maddi ve bilimsel olgular sonucu nitelik kaybettiği sonucuna ulaştığını raporunda açıklaması gerekir.
Bu nedenle; mahkemece öncelikle, 1980 yıllara ait hava fotoğrafı ve memleket haritası bulundukları yerlerden getirtilerek önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek iki orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazın 31.12.1981 yılından önce bilim ve fen bakımından tam olarak orman niteliğini yitirip yitirmediği yukarıda yazılı koşullar dikkate alınarak belirlenmeli, oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan gerekçelere göre, davalı gerçek kişi aleyhine açılan davanın husumetten reddine ve 2/B işleminin iptaline karar karar verilmesi usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı A.. O.. mirasçısı E.. O..(Ş..)’ ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/02/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.