YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1557
KARAR NO : 2014/6834
KARAR TARİHİ : 24.06.2014
MAHKEMESİ : Ankara Batı 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2013/238-2013/394
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 24.12.2013 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili Av. M.. Ç.. tarafından istenilmekle, tayin olunan 24.06.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar Ramazan ve C.. O.. ile vekilleri Av. M.. Ç.. geldi, diğer taraftan Hazine vekili Av. F. T. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
K A R A R
Davacılar, 21.09.2010 hâkim havale tarihli müşterek imzalı dava dilekçesi ile; H. Mahallesinde 1967-1968 yıllarında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında, murisleri adına tesbit edilip, Orman Yönetiminin itirazı üzerine tescil harici bırakılan 1137 parsel sayılı 42250 m² yüzölçümlü taşınmazın, eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin yararlarına oluştuğu iddiasıyla Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca eşit hisse ile adlarına tesciline karar verilmesini istemiyle kadastro mahkemesine dava açmışlardır.
Kadastro mahkemesi tarafından 29.11.2012 gün ve 2010/1-6 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine ve görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine ilişkin karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.05.2013 tarih ve 2013/1521-5924 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiğinden, dava dosyası Asliye 3. Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle tescil harici bırakıldığı, orman kadastrosunun kesinleştiği tarihe kadar zamanaşımı süresinin davacılar yararına hak oluşturmadığı, orman kadastrosunun kesinleştiği 07.09.1996 tarihinden itibaren başlayan zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle 20 yıla ulaşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiştir.
Dava, tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanuna göre 01.02.1995 ilâ 26.10.1995 tarihleri arasında yapılan ve sonuçları 06.03.1996 ilâ 06.09.1996 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Dava konusu taşınmaz, 07.10.1967 tarihinde yapılıp 07.05.1968 ilâ 05.06.1968 tarihleri arasında ilân edilen genel arazi kadastro çalışmalarında, 1337 parsel sayısı ile belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Ş. O., M. O., H. O., H. Ş., F. Ş. ve N. A. adına tesbit edilmiş; Orman Yönetimi ve Hazine tarafından yapılan itiraz üzerine, Tapulama Mahkemesinin 13.05.1971 tarih ve 1969/35-390 sayılı kararı ile orman sayılan yerlerden olduğundan tapulama harici bırakılmasına karar verilmiş, hükmün Hazine tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesince 13.05.1971 tarih ve 1969/6189-5402 sayılı kararında özetle; “…Tapulama komisyonunun kanuna aykırı şekilde yetkisizlik kararı verdiği, işin kanunî yolla mahkemeye gelmediğinden tapulama müdürlüğüne geri çevrilmesi…” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma kararı gereğince dosya tapulama müdürlüğüne gönderilmiş ve tapulama müdürlüğünün 20.11.1975 tarih ve 236 sayılı kararı ile Orman Yönetimi tarafından yapılan itirazın kabulüne, diğer itiraz edenlerin itirazlarının reddine, Orman Bakanlığının 26.02.1971 tarih ve 8034 sayılı cevabî yazılarında orman olduğunun bildirilmesi nedeniyle tesbitin iptaline karar verilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle tescil harici bırakıldığından öncesinin orman olduğu, orman tahdidi dışında bırakıldığı tarihten itibaren 20 yıllık zilyetlik süresinin davacılar yararına oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değilir. Şöyle ki; dava konusu taşınmaz, 1137 parsel sayısı ile davacıların murisi adına tesbit edildikten sonra vaki itiraz üzerine Orman Bakanlığının 1971 tarihli yazısı ile kadastro komisyonu tarafından orman niteliğinde bulunduğundan mülga 766 sayılı Tapulama Kanununun maddesi uyarınca tapulama harici bırakıldığından, orman niteliğinde olduğuna ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmamaktadır. Bu nedenle, dava konusu taşınmazın öncesinin orman olup olmadığı, orman kadastrosunun kesinleşmesinden önce sürdürülen zilyetliğe değer verilip verilmeyeceğinin resmî belgelerden incelenmek suretiyle 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince değerlendirilmesi gerekir. Mahkemece, davalı taşınmazın öncesinin orman olup olmadığı hususunda eski tarihli harita ve hava fotoğrafları ile komşu parsellerin dayanağı belgeler incelenmek suretiyle niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğu bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmeden hüküm kurulmuştur. Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilemez.
Bu nedenle; dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile TMK’nun 713. maddesine dayanılarak açılan davalarda dava tarihinden, 15 – 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları, orman kadastrosuna ait tutanak ve haritası bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/6/2005 tarihli ve 2005/9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği (BÖHHBÜY) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumunu, kesinleşmiş orman kadastrosu ve hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir ve il, ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kalıp kalmadığına yönünde rapor alınmalıdır.
Çekişmeli taşınmazın, orman kadastrosunun dışında kaldığı ve öncesinin orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp tamamlandığı, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınmalı, keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak ve taşınmaz fotoğraf üzerinde gösterilerek dava dosyası içine konulmalı, davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri nazara alınarak yapılması gerektiği düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu müdürlükleri ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 10. maddesinin değişik ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden Kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle duruşma tarihi itibariyle A.A.Ü.T.’ne göre hesaplanan 1.100.00- TL vekâlet ücretinin davalı Hazine, Orman Yönetimi ve H. Köy Tüzel Kişiliğinden alınarak davacılara verilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine 24/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.