Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/1497 E. 2014/2965 K. 06.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1497
KARAR NO : 2014/2965
KARAR TARİHİ : 06.03.2014

MAHKEMESİ : Samandağ Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2013
NUMARASI : 2012/210-2013/538

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Samandağ Tapu Müdürlüğünü temsilen Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı N.. Y.. ve arkadaşları vekili, 23/05/2012 havale tarihli dilekçesiyle; dava dilekçesine ekli 21 Mayıs 1969 tarih ve 1 sıra numaralı, B…. Köyü, Aşağı Mahalle Mevkiinde kain ve doğuda, batıda ve güneyde A.. oğlu V.. S.. bahçesi, K. yol hudutları ile çevrili 210,00 m² yüzölçümünde ve ev (iki oda üst ve iki oda alt kat) niteliğiyle kayıtlı tapu kayıt örneğinin müvekkillerinin elinde olmasına rağmen söz konusu tapu kaydının nereye ait olduğunun tapu müdürlüğü tarafından gösterilmediği ve böyle bir tapu kaydının bulunmadığının ifade edildiğini belirterek B.. Köyü, Aşağı Mahalle Mevkiinde bulunan 21 Mayıs 1969 tarih ve 1 sıra numaralı tapu kaydının nereyi kapsadığının tespiti istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve Tapuda Hatay İli, Samandağ İlçesi, B.. Köyü Aşağı Mahalle Mevki parsel no iş 1 sayılı taşınmazın, mülkiyeti Orman Genel Müdürlüğüne ait T.. parsel no 300 olan taşınmazın sınırları içinde kaldığının [(a) ile gösterilen yer olduğunun] tesbitine şeklinde karar verilmiş, hüküm davalı Samandağ Tapu Müdürlüğünü temsilen Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 21 Mayıs 1969 tarih ve 1 sıra numaralı tapu kaydının nereyi kapsadığının tespit edilmesi istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 1981 yılında 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre genel arazi kadastro çalışması yapılmış, 25/11/1981 tarihinde de kesinleşmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; bir tesbit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukukî ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.
Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz. Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukukî bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.
İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukukî yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukukî durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukukî durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (Yargıtay H.G.K.’nun 1.2.2012 gün ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı karan).
Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukukî durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Bu şartların bulunmaması halinde tespit davası dinlenmez, davanın usûlden (dava şartı yokluğundan) reddi gerekir.
Somut olayda; davacıların hukuki durumunun güncel bir tehlike altında olmadığı, buna bağlı olarak hukukî durumu konusunda bir tereddüt bulunmadığı ve tespit edilen husus ile bu tehlikeyi ortadan kaldırmasının sözkonusu olmadığı açıktır. Mahkemenin tesbite ilişkin hükmünün, bu haliyle hiçbir hukukî değeri de yoktur. Davacı tarafından ileri sürülüş biçimi itibariyle eda davasına konu olabilecek bir istek söz konusudur. Eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılamaz.
Belirtilen nedenler ile davacıların bu davayı açmakta hukuki yararları yoktur. Hukukî yarar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK)’nun 114/h maddesinde açıkça dava şartları içerisinde sayılmış olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Hal böyle olunca; mahkemece, yukarıda açıklanan kanunî düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak HMK’nun 115/2 maddesi gereğince davanın hukukî yarar yokluğundan usûlden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü yolunda hüküm kurması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Samandağ Tapu Müdürlüğünü temsilen Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 06/03/2014 günü oy birliği ile karar verildi.