YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1348
KARAR NO : 2014/4060
KARAR TARİHİ : 03.04.2014
MAHKEMESİ : Afyonkarahisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2012
NUMARASI : 2011/333-2012/333
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, Afyonkarahisar Merkez K….-B….Köyü, A..Ç..M../…… ada 14, 15 ve 17, …. ada 146 parsel sayılı sırasıyla 3673,18 m2, 2746,15 m2, 5797,15 m2 yüzölümündeki taşınmazlar Hasan oğlu M.. A..’ın atalarından intikal ve taksim ile zilyetliğindeyse de, Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040 sayılı kararı ile kabul edilen K….Tarihi Siti içinde kaldığı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğundan söz edilerek Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı gerçek kişi, davalı taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak tapu kayıtlarının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; dava konusu parsellerin Eskişehir Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’nun 14.01.2000 tarih ve 1040 sayılı kararı ile Başkomutanlık Milli Parkı Sit alanı içinde kaldığının anlaşıldığından ve davacının daha önce davalı taşınmazlara yönelik açtığı ve Afyonkarahisar Kadastro Mahkemesinin 2010/3-9 E.K sayılı dosyası ile “davanın açılmamış sayılmasına” dair karar verilerek sonuçlanan dosyasının bulunduğu, bu dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2009/17512 Esas- 2009/19418 Karar sayılı ilâmı ile onanarak kesinleştiğinden, eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar Afyonkarahisar Kadastro Mahkemesinin 2010/3-9 E.K sayılı kararının eldeki davada kesin hüküm teşkil edeceğinden bahisle hüküm kurulmuş olsa da, öncelikle bilinmelidir ki; davanın açılmamış sayılması usûlî bir sona erme halidir. Usûlî sona erme halleri ile esasa ilişkin sona erme halleri aynı sonucu doğurmaz, bilhassa kesin hüküm etkisi bakımından mutlak bir farklılık söz konusudur. Bu nedenle, açılmamış sayılmasına kararının ilgili bulunduğu anlaşmazlık konusunda açılacak sonraki davanın dilekçesinde yer alacak davanın tür ve miktarını tayin tamamen davacının tasarrufunda olup, anılan düzenleme hak ve adalet ilkesinin de bir gereğidir. Ayrıca, mahkemece dava konusu taşınmazların Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040 sayılı kararı ile kabul edilen Kocatepe Tarihi Siti içinde kaldığından, davacı yararına zilyetlikle kazanma koşulları oluşup oluşmadığı araştırılmaksızın karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
30.05.2007 gün ve 26537 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 22/5/2007 tarihli ve 5663 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, “Ancak, kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilân edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez.” şeklinde değiştirilmiştir. Yine, 2863 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. madde ile, “Kadastrosu devam eden taşınmazların sınırlandırma ve tesbiti işleri ile devam eden davalarda da bu Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Sınırlandırma ve tesbitleri henüz askı ilânına alınmamış taşınmazların kadastro tutanakları kadastro komisyonuna intikal ettirilmek suretiyle bu Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasına uygun hale getirilir. 27/07/2004 tarihinden itibaren yapılan kadastro çalışmaları sonucu zilyetlik şartları oluştuğu halde sit alanlarında kalması nedeniyle Hazine adına tesbit ve tescili yapılmış taşınmazlardan 1 ve 2. derece arkeolojik sit alanları dışında kalan sit alanlarındaki taşınmazların kadastro tutanaklarında zilyet veya hak sahibi olarak belirtilen kişilerin veya mirasçılarının, Kanunun yayımı tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde mahalli maliye kuruluşlarına müracaatları halinde maliye kuruluşunun talebi ile harca tâbi olmadan re’sen ilgilisi adına tescilleri yapılır” hükmü getirilmiştir.
Somut olayda dava konusu taşınnmazların 2006 yılında, 3402 sayılı Kanun gereğince yapılan kadastro çalışmaları sırasında, taşınmazın edinme sütununda, Hasan oğlu M.. A..’ın atalarından intikal ve taksim ile zilyetliğinde olduğu belirlenmiş, ancak, Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.01.2000 gün ve 1040 sayılı kararı ile kabul edilen Kocatepe Tarihi Siti içinde kaldığı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğu belirlenerek kadastro tutanağı düzenlenmiştir.
Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması doğru değildir. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar ve değişen kanun hükümleri de nazara alınarak, davalı taşınmazlara yönelik kadastro çalışmalarının 27/07/2004 tarihinden sonra yapıldığı düşünülmeli, davalı taşınmazların 1 ve 2. derece arkeolojik sit alanı durumunda bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Dava konusu taşınmazların 1 ve 2. derece arkeolojik sit alanı dışında olduğunun saptanması halinde, davacı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinin koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu nedenlerle; yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeksizin hüküm kurulmuş olması usûl ve kanuna aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 03.04.2014 günü oy birliği ile karar verildi.