YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1283
KARAR NO : 2014/3402
KARAR TARİHİ : 24.03.2014
MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/11/2013
NUMARASI : 2010/941-2013/632
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Ö.. K.., Kahramanmaraş İli, Merkez, ..Köyünde bulunan ve dava dilekçesinde sınırları yazılı tahmini 5000 m2’lik taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, önceden M.. A..’nın babasına ait iken, 1974 yılında oğlu M..’e kaldığını, ondan da 10 yıl önce kendisinin satın aldığını, uzun yıllardır zilyetliğinde olduğunu, yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, dava dilekçesinde sınırları yazılı fen bilirkişinin 20/06/2013 tarihli rapor ve eki krokisinde (A) harfi ile gösterilen 5000,43 m2 yüzölçmündeki taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 17.08.2006 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu ise 10.06.1969 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Dava, tapusuz taşınmazın tesciline ilişkin olup, Türk Medenî Kanununun 713/4. maddesi gereğince, “Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur.” hükmü gereğince, kanunî ve zorunlu ilânlar yapılmadan karar verilmesi, kanunun âmir hükmüne aykırı olup, bozma nedenidir.
Hükme esas alınan orman bilirkişi raporuna göre 1985 yılındaki hava fotoğraflarında taşınmazın kullanılmadığı, 1999 tarihli hava fotoğraflarında ise tarla olduğu bildirilmiş, dava 2010 yılında açıldığına göre, dava tarihinden geriye doğru 20 yıllık zilyetlik süresinin tesbiti için, 1986 ilâ 1990 yılları arasındaki hava fotoğraflarının da incelenmesi ve taşınmazdaki zilyetliğin hangi tarihte başladığının tesbiti gerekir. Bu nedenle, 1986-1990 yılları arasındaki hava fotoğrafları incelenmediği için kullanım olup olmadığı saptanmamış, ziraat bilirkişisi tarafından toprak analizleri yapılmadığı için kaç yıllık tarım arazisi olduğu açıklığa kavuşturulmadan ve zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına oluşup oluşmadığı belirlenmeden karar verilmiştir. Dava konusu taşınmazın kuzey komşusu 912 nolu parsele ait kadastro tutanak örneği ve dayanağı belgeler, tescil ilâmı ile oluşmuş ise tescil dosyası getirtilerek, taşınmaz yönünü ne olarak okuduğu saptanmamış, taşınmazın güneyinde bulunan ve kroki üzerine yazılan M..G.., Ö.. G.., M.. D..ve kuzeyinde bulunan Ş..Us ve M.. R..’na ait taşınmazlarla ilgili tescil davaları var ise, bu dosyalar da getirtilerek taşınmaz yönünün ne olarak gösterdiğinin saptanması gerekir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ait 1986-1990 tarihleri arasındaki hava fotoğrafları ve memleket haritaları getirtilerek, önceki bilirkişiler dışında bir orman, bir fen ve bir ziraat bilirkişisi yardımıyla mahkemece yeniden yapılacak keşifte; orman bilirkişi tarafından hava fotoğrafları incelenerek, dava tarihinden geriye doğru 20 yıl önceki hava fotoğraflarında taşınmazın tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadığı araştırılarak, hava fotoğrafları ve memleket haritaları ile pafta çakıştırılarak taşınmazın gösterildiği denetime elverişli açıklamalı rapor düzenlenmeli, ziraat bilirkişisi tarafından taşınmazın toprak örnekleri alınarak, bilimsel analizleri yaptırılarak kaç yıldır tarımda kullanıldığı konusunda rapor alınmalı, taşınmazın her bir bölümünün toprak yapısı ve üzerindeki ağaçların yaşı, cinsi, dağılımı, tarım bitkileri yetiştirilip yetiştirilemeyeceği, hangi tür tarım bitkileri yetiştirilmesine uygun olduğu ayrıntılı açıklanmalı, komşu parsel kayıtları uygulanarak taşınmaz yönünü ne olarak gösterdiği araştırılmalı, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları ve satın alınan kişiler yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma tesbit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden yasanın amacına uygun rapor alınmalı, Medenî Kanunun 713/4 maddesindeki yasal ilânlar yapılmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 24/03/2014 günü oy birliğiyle karar verildi. .