Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/1212 E. 2014/3659 K. 27.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1212
KARAR NO : 2014/3659
KARAR TARİHİ : 27.03.2014

MAHKEMESİ : Terme(Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 29/03/2013
NUMARASI : 2010/192-2013/51

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı G.. K.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, asliye hukuk mahkemesine verdiği dava dilekçesiyle, mevkii ve sınırları dava dilekçesinde yazılı olan ve Terme Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/157 Esas ve 1989/154 Karar sayılı dava dosyası arasında bulunan krokiye göre, vekil edenine ait olduğu belirlenen 32000 m² yüzölçümlü bir parça taşınmazın öncesinin tarafların ortak miras bırakanı A….a ait bulunduğunu, bu yerin mirasçılar tarafından düzenlenen 27.4.1992 tarihli taksim sözleşmesi uyarınca kendisi ile birlikte davalı ve dava dışı mirasçı A…’e bırakıldığını, taşınmazın daha sonra bu üç kişi arasında yapılan ikinci paylaşımda vekil edenine isabet etmesine rağmen; davalının T.. K.. başvurarak, taşınmazın sekiz dönümlük kısmına elattığını, haksız biçimde vekil edeni aleyhine men kararı verilmesini sağladığını ileri sürerek, davalının haksız sataşmasının önlenilmesine, otuziki dönümlük yerin vekil edenine ait olduğunun belirlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine hükümü, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2008/6558-2009/1174 sayılı 19.03.2009 tarihli kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Mahkemece uyuşmazlık konusu yerin tarafların kök murisinden intikal ettiği, mirasçılar arasında 1980 yılında yapılan taksimde davalıya kaldığı, davacıya ise dava dışı K… K.. ve Ö.. K..’a satılan yerlerin düştüğü, davalının kendisine bırakılan dava konusu taşınmazı 20 yılı aşkın süreden beri tasarruf ettiği, davacının bu yer üzerinde herhangi bir tasarrufunun bulunmadığı” görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Taşınmaz başında 04/05/2007 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişilerden E.. S.. davacı tanıkları H.. K.. ve F.. Ş… bu yerin mirasçılar arasında 1992 yılında yapılan taksimde davacıya kaldığını, K.. ve Ö..’e verilen yerlerin 3 erkek kardeş tarafından birlikte devredildiğini açıklamalarına karşın aynı keşifte dinlenen davalı tanıkları N.. T.. ve A.. K.. ise; yapılan taksimde dava konusu yerin davalıya, Ö..K.. ve K..K…’e satılan yerin ise davacıya kaldığını ve davacıya kalan bu yerin davacı tarafından adı geçen kişilere satılıp devredildiğini, buna rağmen davalının 1980 yılında ev yaparken davacıya halen hakkın varsa gel al dediğini, bunun üzerine davacının benim yerim kalmadı, varsa bile senin olsun dediğini bildirmişlerdir. 12.7.2007 günlü oturumda dinlenen davacı tanığı H. A… paylaşım hususunda ve 3. kişilere devredilen bölümle ilgili bilgi vermeksizin davacının kendisine ait hisseyi kendi adına kullanması için geçiçi olarak davalıya verdiğini, mülkiyetin devredilmesinin sözkonusu olmadığını açıklamış; aynı oturumda
dinlenen davalı tanığı M.. O.. ise, davacıya düşen hissenin K.. ve Ö..’e devredilen yer olduğunu, dava konusu yerin 20 yıldır davalı tarafından kullanıldığını, yerin imar ve ihyasının da davalı tarafından yapıldığını, davacının bu yerde hakkı kalıp kalmadığını bilmediğini, ancak, olsa idi davalının tek başına kullanmasına ve ihya etmesine izin vermeyeceğini bildirmiştir. 17.5.2007 günlü oturumda dinlenen davalı tanığı S.. E.. ise; dava konusu yerin müştereken davacı ve davalıya ait bir yer olduğunu, birlikte imar edildiğini, davacının benim burada yerim ve hakkım kalmamıştır şeklinde bir beyanının bulunmadığını, Ömer ve Kazım’a devredilen yerin de sadece davacı tarafından değil, 3 erkek kardeş tarafından satıldığını duyduğunu açıklamıştır. Aynı oturumda dinlenen diğer bir davalı tanığı olan S.. B.. ise paylaşımla ilgili bilgi vermeksizin; dava konusu yerin davalı tarafından kullanıldığını, imar ve ihya çalışmalarının da davalı tarafından yapıldığını, Ömer ve Kazım’a verilen yerin davacının kendi yeri olup olmadığını bilmediğini, ancak, davacı tarafından satıldığını duyduğunu açıklamıştır. Mahkemece; yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasındaki yukarıda açıklanan şekillerde oluşan çelişki giderilmeden, tarafların tüm iddiaları doğrultusunda somut ve açık bilgi alınmadan, diğer bir anlatımla tarafların yerle ve birbirleriyle olan ilişkileri tam olarak belirlenmeden, taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden kime ne sebep ve ne şekilde kaldığı ve sonucu itibariyle kime ait olduğu yolunda duraksama oluşmayacak şekilde bir saptama yapılmadan davanın yukarda açıklanan gerekçe ile reddi yoluna gidilmesi doğru olmadığı” gereğine değinilmiştir.
Bu aşamada bölgede 2010 yılında yapılan arazi kadastrosu çalışmaları sırasında çekişmeli yerler hakkında kadastro tutanağı düzenlenince dosya görevsizlik kararıyla kadastro mahkemesine gönderilmiştir. Kadastro hâkimliğince; davanın kısmen kabulüne ve dava konusu Ambartepe Beldesi, .. Mahallesi 327 ada 4 ve 6 nolu parsellerin kadastro tutanaklarının iptali ile ½ ‘şer hisse oranında davacı ve davalı adına tapuya tescillerine, 327 ada 6 nolu parsel üzerinde bulunan evin “G.. K..’a” ait olduğunun şerh düşülmesine, dava konusu olmadığı anlaşılan 327 ada 5, 7 ve 9, 336 ada 12 nolu parsel tutanaklarının kadastro müdürlüğüne iadesine karar verilmiş, hüküm davalı G.. K.. tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş, duruşma istemi giderden reddedilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, elatmanın önlenmesi olarak açılmış, yargılama sırasında kadastro tesbitine itiraza dönüşmüştür.
3402 sayılı Kadastro Kanunun 5, 26, 27 ve 30/2. maddelerinde; kadastro tesbit tarihinden önce dava konusu olan taşınmazlar hakkında ne gibi işlem yapılacağı gösterilmiştir. Davacı tarafından asliye hukuk mahkemesinde el atmanın önlenmesi davası açılması nedeniyle dava konusu taşınmazlar hakkında malik hanesi ve niteliği boş bırakılmak suretiyle tesbit tutanağı düzenlendiği ve çekişmeli parsellerin orman parseline bitişik oldukları anlaşıldığına göre, mahkemece, öncelikle dava konusu edilen taşınmazların tam olarak hangileri olduğu belirlendikten sonra 3402 sayılı Kanunun 27, 28 ve 29. maddeleri gereğince yargılamaya devamla, hak sahibi olabilecek Hazine ile Orman Yönetimi davaya dahil edilip, husumet yaygınlaştırılıp taraf oluşturulmalı, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince tarafların gösterecekleri deliller ile mahkemece re’sen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp dava konusu taşınmazların gerçek hak sahibi adına tescillerine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı G.. K..’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/03/2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.