YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1150
KARAR NO : 2014/3371
KARAR TARİHİ : 21.03.2014
MAHKEMESİ : Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/06/2012
NUMARASI : 2012/157-2012/335
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi ve asli müdahil davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Orman Yönetimi, … Köyü,… Mevkii 111 ada 126 parsel sayılı taşınmazın 22/2-a madde çalışmaları sonucunda taşınmazın yörede 1990 yılında yapılan orman kadastro sınırları içinde kaldığının anlaşıldığı iddiasıyla davalı adına yapılan tespitin iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tespit ve tescilini istemiştir.
M.. H.., davaya asli müdahil olarak katılmayı ve davalı adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescilini istemiştir. Kadastro mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiş ve mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi ve asli müdahil davacı M.. H.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 3402 sayılı Kanun çalışmalarına esas olmak üzere 6831 sayılı Kanuna göre 1990 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması ile 30/11/1993 – 29/12/1993 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiş arazi kadastro çalışmaları vardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Eski tarihli memleket haritasının uygulanmasına dayalı keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli parselin dört taraf sınırlarının, itirazsız kesinleşmiş Devlet Ormanı ile çevrili orman içi açıklığı olduğu belirlenmiştir.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2
Devlet Ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nev’i bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman İdaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 tarih ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal elkoyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; Bu tür yerler kanun gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına hukukî olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından sözedilemez.
O halde; mahkemece, davanın kabulüne karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman İdaresi ve müdahil Hazine’nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/03/2014 günü oybirliği ile karar verildi.