Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/10650 E. 2015/11636 K. 23.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10650
KARAR NO : 2015/11636
KARAR TARİHİ : 23.11.2015

MAHKEMESİ : Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan …, … ve … Belediye Başkanlığı vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında … köyü 223 ada 3 parsel sayılı 2367,45 m² yüzölçümündeki taşınmaz tarla niteliğiyle, … oğlu …’ın zilyetliğindeyse de; … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1983/54 Esasına kayıtlı dosyada dava konusu edildiğinden söz edilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. … Asliye Hukuk Mahkemesinde davacı … tarafından …, … ve … köy tüzel kişiliği aleyhine, 01.04.1983 tarihli dilekçede sınırları bildirilen taşınmazın Medenî Kanunun 713. maddesi hükümlerine göre tapuya tescili istemiyle açılan dava ile, … Mahdumları …, …, …, … tereke mümessili … vekili Avukat … tarafından taşınmazın, Temmuz 1969 gün ve 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı iddiasıyla tapu maliki mirasçıları adına tescili istemiyle açtıkları davalar birleştirilmiş;
… 10.04.1990 tarihli dilekçesiyle … Mahdumları mirasçılarının tutunduğu tapu kaydında pay sahibi olduğu, payı oranında adına tesciline karar verilmesi;
… 16.03.1997 havale tarihli dilekçeyle, çekişmeli taşınmazın kendilerine ait Ocak 1996 tarih ve 1 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, payı oranında adlarına tescili gerektiği iddiasıyla davaya katılmışlar, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.03.2008 gün ve 2008/158-136 sayılı kararıyla …’nin davalarının açılmamış sayılmasına, …, … ve …’nin davaları bakımından 3402 sayılı Kanunun 27. maddesi gereğince kadastro mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
… 04.05.2009 havale tarihli dilekçesiyle çekişmeli taşınmazın 2000 m² bölümünü 02.11.1995 tarihli senet ile devraldıkları iddiasıyla, taşınmazın bu bölümünün adlarına tapuya tescili istemiyle davaya katılmıştır.
Mahkemece diğer davaların reddine, … ve katılan …’nin davasının kabulüne, … köyü 223 ada 3 sayılı parselin fen bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 1443,64 m² bölümünün katılan … adına, (B) ile gösterilen 923,94 m² yüzölçümündeki bölümünün ise davacı … adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm … tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 31/05/2011 gün ve 2056-6563 sayılı bozma kararı özetle; “Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastrosunun uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı, davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de,
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri, delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritaları ile dava tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Mahkemece anlatıldığı gibi bir araştırma yapılmamıştır. Ayrıca, çekişmeli taşınmazda 1990 yılında yapılan keşif sonucu jeolog bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, çekişmeli parselin üzerinde kum yıkama ve eleme ünitesinin bulunduğu, taşınmaz dışından getirtilen malzeme ile yıkama ve eleme işleminden arta kalan materyalin zemine dolgu şeklinde yayıldığının bildirildiği, aynı keşifte bilgisine başvurulan …’ın, çekişmeli taşınmazın da içinde bulunduğu alanın 1970 yılında köylü arasında paylaşıldığı ve o tarihten sonra imar ve ihya edildiğini bildirdiği, 21.05.2010 tarihli son keşifte görüşüne başvurulan ziraat uzmanı bilirkişinin çekişmeli parselin kadastro tesbitinin yapıldığı tarihten 35-40 yıl önce, yani 1969-1970’lı yıllarda imar ve ihya edildiğini bildirdiği, bu nedenle davanın açıldığı 1983 yılında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin dolmadığı gibi, davacı … tarafından açılan tescil davalarının kabulüne ilişkin mahkeme kararlarının 1979 yılında kesinleşmesiyle bir kısım komşu parselin … adına tapuya tescil edildiği, bunlardan dava dışı 4 sayılı parsele uygulanan tapu kaydının yine … tarafından açılan tescil davası sonunda oluştuğu, eğer o tarihte çekişmeli taşınmaz zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilecek yerlerden olsaydı, davacının çekişmeli taşınmaz için de dava açması gerekeceği, etrafındaki taşınmazlar için dava açarken çekişmeli taşınmaz için dava açmamasının akla uygun olmadığı, dava dışı komşu 4 sayılı parselin tapu kaydında çekişmeli parsel yönünün … ve … taşınmazı olarak okunduğu, çekişmeli taşınmazın davanın açıldığı tarihte …’den alındığı söylenirken, daha sonra …’dan aldığının söylendiği, tüm bu hususlar gözetildiğinde çekişmeli taşınmazın imar ve ihya edildiği tarih, imar ve ihya şekli, kullanım şekli ve kullanım şekline göre zilyetlikle edinilecek yerlerden olup olmadığı yöntemince araştırılmamış, bu yöndeki deliller birbiri ile çeliştiği halde, bu çelişki yöntemince giderilmemiştir.
O halde; dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 15 – 20 yıl önce çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir Harita-Kadastro mühendisi ile üç yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, taşınmazın niteliğinin ne şekilde görüldüğü, orman sayılan yerlerden olup olmadığı, 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7 ve devamı maddeleri gereğince orman olarak sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumunu gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin;
1) 4999 sayılı Kanun hükümlerine göre orman olarak sınırlandırılacak yerlerden veya 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tâbi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi,
2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Kanunun 16. m. A, B, C, D bentleri kapsamında kalan yerler),
3) İl, İlçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Kanun 17. m. ikinci paragraf, 2981 sayılı Kanun geçici madde – 2 son paragraf),
4) Tesbit tarihinden 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
5) Kadastro tesbit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (HGK’nın 22/03/1995 gün 1994/8-873-216 ve 19/02/1997 gün 1996/8-768-100 ve 24/09/1997 gün 1997/20-372-718 ve 18/02/1998 gün 1998/8-15-129 sayılı kararları),
6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (HGK’nın 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (HGK’nın 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları),
8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (HGK’nın, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları),
9) 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fıkralarında yazılı,
a) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş orman,
b) 3116 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış orman,
c) 6831 sayılı Kanunun 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yer,
d) Aynı Kanunun 13. maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yer,
e) Aynı Kanunun 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle orman yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,
f) Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,
g) Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış orman,
h) Maliye Bakanlığınca orman olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,
ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının orman vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülerek …nin davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın orman niteliği ile … adına tesciline karar verilmelidir (H.G.K.nun 15/03/2006 gün 2006/8-106-68 sayılı kararı)” şeklindedir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davacı … ve müdahil davacı …’nin davalarının kabulüne, diğer davacıların davası 2009/1449- 2010/652 sayılı karar ile kesinleştiğinden tekrar karar verilmesine yer olmadığına, 223 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 24/02/2014 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 1443,64 m² bölümünün tarla vasfıyla … adına, (B) ile gösterilen 923,94 m² bölümün ise tarla vasfıyla … adına tespit ve tapuya tesciline, taşınmazların l. derece doğal sit alanında kaldığının tapunun beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş, hüküm davalı …, … ve … Belediye Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B uygulaması vardır. … köyünün bir bölümünde genel arazi kadastrosu 1970 yılında yapılmıştır.

Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosuna, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davacı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının … ve Belediye Başkanlığına ayrı ayrı yükletilmesine, …den harç alınmasına yer olmadığına 23/11/2015 gününde oy birliği ile karar verildi.