Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2014/10649 E. 2015/7782 K. 28.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10649
KARAR NO : 2015/7782
KARAR TARİHİ : 28.09.2015

MAHKEMESİ : Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … ve müdahil … tarafından istenilmiş olmakla, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında … köyü, … mevkiinde bulunan 1060 parsel sayılı 17700 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Şubat 1978 tarih ve 1 sıra numaralı tapu kaydı ile 10.08.1978 tarihinde … oğlu … adına tesbit edilmiştir.
İtirazları reddedilen, … ve diğer paydaşları taşınmazların Şubat 1962 tarih ve 4 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, tapu malikleri adına tapuya tescili gerektiği iddiasıyla dava açmışlar; …, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu; … ise, 25.03.2003 tarihli dilekçesiyle, … zilyetliğindeyken, 02.04.1984 tarihinde …’a, sonra da 21.08.1990 tarihinde kendisine satıldığı, eklemeli zamanaşımı zilyetliğinin yararına gerçekleştiği, adına tescili gerektiği iddiasıyla davaya katılmıştır.
Mahkemece, diğer davacı ve katılanların davalarının reddine, …nin davasının kabulüne, çekişmeli parselin orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline ilişkin verilen 17.12.2009 gün ve 2003/126 – 1410 sayılı karar, katılan …’ın temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09.12.2010 gün ve 2010/13878 – 15491 sayılı kararı ile “İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından, orman kadastro tutanak ve haritaları ile eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada, çekişmeli taşınmazın öncesi itibariyle kısmen orman kısmen de orman içi açıklığı olduğu, 1967 yılında kesinleşen orman kadastrosunda tamamı orman sınırları dışında bırakılmışsa da, içinde 12 adet 40 yaşında kızılçam ağacı ile maki toplulukları bulunan, etrafı itirazsız kesinleşmiş eylemli devlet ormanı ile çevrili, hiç tarımda kullanılmamış orman içi açıklığı olduğu, kadastro tesbitine esas alınan katılanın da dayandığı, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.2.1977 tarih ve 1977/41 – 148 sayılı kesinleşen kararı ile oluşan tapu kaydının şeklen çekişmeli parsele uymadığı, bu mevkide aynı şekilde bir çok orman içi açıklığı olduğu, bu nedenle dayanılan tapu kaydının çekişmeli parseli kapsamadığının belirlendiği, bu tür yerlerin 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince özel mülkiyete konu teşkil edecek biçimde tapuya kayıt edilemeyeceği” gerekçesiyle …’ın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiş; bu kez, katılan …, çekişmeli parselin bayiine ait tapu kaydı kapsamında kalmadığı gibi, orman kadastosu sınırları dışında bırakıldığı, …nin davasının reddi gerektiği iddiasıyla, onama kararının kaldırılarak, yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.12.2012 gün ve 12102-14291 sayılı kararında özetle; [Kadastro Mahkemesinin genel olarak görevi; 3402 sayılı Kanunun 25. maddesinde; zaman bakımından, görev ve yetkisi ise; aynı Kanunun 26. maddesinde düzenlenmiştir. Kadastro mahkemesi 3402 sayılı Kadastro Kanunun 26. maddesinde sayılan diğer işlerin yanısıra, 26/D madde hükmü gereğince, kadastro mahkemesinde dava açıldıktan sonra tesbitten önceki haklara dayanarak asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları da inceleyip karara bağlar. …, çekişmeli parseli 21.08.1990 tarihinde tapu maliki …’tan satın aldığını, başka bir deyişle, taşınmaz üzerindeki hakkının tesbit tarihi olan 10.08.1978 tarihinden sonra, 21.08.1990 tarihinde düzenlenen ve halk arasında köy senedi olarak bilinen adi senet ile doğduğunu iddia edip, bu satış senedine dayanarak, çekişmeli parselin adına tescili iddiasıyla davaya katıldığına, çekişmeli parselin tapu kaydı varsa da, satış işlemi resmi yolla yapılmadığı için, somut olayda 3402 sayılı Kanunun 26/3. maddesinin “Kadasto mahkemesinde görülmekte olan bir dava konusu taşınmaz mal, 40. madde uyarınca başkasına devredildiği takdirde davaya devralan devam eder” hükmünün uygulanma imkanı yoktur. Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilerek, katılan …’ın tesbit tarihinden sonraki bir tarihte adi satış senedi ile edindiği iddiasına dayalı davasında, kadastro mahkemesinin görevli olmadığına, davanın görev nedeniyle reddine, karar kesinleştiğinde, ilgilinin 10 günlük sürede başvurusu halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, …ın’ın davasının, sübut bulmadığından esastan reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bu nedenle yerel mahkeme kararı hatalı olduğu gibi, bu kararın onanmasına ilişkin daire kararı da yerinde değildir.” denilerek sair hususlar incelenmeksizin önceki onama kararı kaldırılarak hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davacılar … ve arkadaşlarına yönelik mahkemece verilen 2003/126 – 2009/1410 sayılı hüküm kesinleştiğinden davaları yönünden karar verilmesine yer olmadığına, müdahil davacı …’ın davasının görevsizlik nedeniyle reddine, talep halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, müdahil davacı …nin davasının kabulü ile, 1060 parsel sayılı taşınmazın orman vasfıyla … adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı … ve müdahil … tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Hükmüne uyulan bozma ilamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, dairenin 11.12.2012 gün ve 12102 – 14291 sayılı karar düzeltme ilâmıyla müdahil … yönünden görevsizlik kararı verilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulduğu, diğer yönlerin kesinleştiği, mahkemece bozma kararı gereği işlem yapılarak müdahilin davasının görev yönünden reddine karar verildiği, kesinleşen diğer yönlere dokunulmadığı ve davalı aleyhine yeni bir durum yaratılmadığı saptanarak, yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı ve müdahilin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine 28.09.2015 günü oy birliğiyle karar verildi.