Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/9927 E. 2014/293 K. 09.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9927
KARAR NO : 2014/293
KARAR TARİHİ : 09.01.2014

MAHKEMESİ : Çüngüş(Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 10/02/2012
NUMARASI : 2010/32-2012/1

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 2009 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında D..K..148 ada 1 ve 4 parsel sayılı sırasıyla 93633.77 m2 ve 26599.30 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, mera olarak sınırlandırılmış; 148 ada 3 parsel sayılı 13832.89 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise, ham toprak niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacılar, kendilerine ait tarım alanının çekişmeli parseller içinde tesbit gördüğünü ileri sürerek dava açmışlardır.
Mahkemece davanın kabulü ile çekişmeli 148 ada 1 sayılı parselin bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 34692.48 m2 ve 148 ada 4 sayılı parselin (B) harfi ile gösterilen 20497.26 m2’lik bölümleri ile 148 ada 3 sayılı parselin tamamının ½’ şer payla davacılar adına tesciline, 148 ada 1 ve 4 sayılı parsellerin geriye kalan bölümlerinin tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itirazdan kaynaklanmaktadır.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli yerler orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, çekişmeli 148 ada 1 sayılı parselin bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 34692.48 m2 ve 148 ada 4 parselin (B) harfi ile gösterilen 20497.26 m2’lik bölümleri ile 148 ada 3 sayılı parselin tamamının zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davacılar yararına kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Şöyle ki; mahmekece yapılan ilk keşifte yer alan yerel bilirkişi, tesbit bilirkişisi ve tanıklar, çekişmeli yerin babalarından intikalen davacılara ait olduğu; eklemeli olarak tarla niteliğiyle 40 yılı aşkın süredir zilyet olduklarını, ancak adlarına kuru toprakta 100 dönümü aşkın yer tesbiti yapıldığı için bu yerlerin Hazineye yazıldığını açıklamışlardır.
Dairemizin iade kararı üzerine dosyaya getirtilen komşu 148 ada 2 sayılı parsele ait tutanağın incelenmesinden dahi 64000 m² yüzölçümündeki bu yerin belgesiz zilyetliğe dayalı olarak davacılar adına tesbit edilip kesinleşerek tapuya kaydedildiği anlaşılmaktadır.
Tapu Sicil Müdürlüğünce ( Tapu Müdürlüğünce) davacı G.. Y.. adına kayıtlı yer bulunmadığının; davacı Y.. K.. adına ise kayıtlı 71707.23 m2 yer bulunduğunun bildirilmesine karşın Kadastro Müdürlüğü tarafından her iki davacı adına da 32000 m2 yer tesbiti yapıldığı bildirilmiş, bu taşınmazlara ait parsel numarası açıklanmamıştır. Mahkemece, değinilen yönler üzerinde durulup çelişki giderilmemiş; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı kesin bir biçimde saptanmamıştır. Bundan ayrı; taşınmazlar başında ilk kez yapılan keşifte yer alan tarım uzmanı bilirkişi tarafından bu yerlerin % 30- 40 eğimli olduğu, yakın tarihte sürülmüş olup önceki yıllarda da herhangi bir kültür bitkisi yetiştiriciliğinin yapılmadığı, üzerinde çeşitli yabancı otların bulunduğu; ancak düzenli olarak işlenmesi halinde, verimli bir tarım alanına dönüşebileceği açıklanmıştır.
İkinci keşifte yer alan tarım bilirkişisi ise, taşınmazların uzun zamandan beri tarım arazisi olarak kullanılan yerlerden olduklarını açıklamıştır.
Mahkemece raporlar arasındaki çelişki üzerinde durulmamış, ekonomik amacına uygun bir zilyetliğin bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmemiştir.
Bu nedenle mahkemece, tesbit tarihinden 20 yıl öncesine ait tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdirî delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliği, konumu ve kullanım durumu anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmeli, tarım bilirkişisi raporları arasındaki çelişki giderilmeli, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi ile getirilen sınırlamanın aşılıp aşılmadığı kesin bir biçimde saptanmalıdır.
Değinilen yönler gözardı edilerek kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 09/01/2014 günü oy birliği ile karar verildi.