YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9870
KARAR NO : 2014/1694
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/05/2011
NUMARASI : 2010/555-2011/325
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği .. Köyünde 631 sayılı parselin bitişiğindeki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ve (A) ile gösterilen 7847 m² ve (B) ile gösterilen 20596 m² yüzölçümündeki taşınmazların tarla olarak davacı M.. U.. adına, (C) ile gösterilen 7532 m² yüzölçümündeki taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/09/2008 tarihli ve 2008/5863 E. – 11869 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “davalı Orman Yönetiminin taşınmazın muhafaza ormanı sınırı içinde orman sayılan yer olduğunu ve bu haliyle zilyetlikle kazanılamayacağını, davalı Hazine de taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığını, bu nedenle davanın reddi ve taşınmazların Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Çekişmeli taşınmazlar 1955 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında bitişikteki orman alanları ile birlikte çalılık, fundalık ve dağlık olarak tesbit harici bırakılmışsa da, bu tarihten önce 1953 yılında çekilen hava fotoğrafından bütünlemesi yapılan 1957 tarihli memleket haritasında, çekişmeli taşınmaz ve etrafının 5-15 metre boyunda iğne yapraklı orman ağaçları ile kaplı olarak göründüğü gibi, komşu taşınmazların bu nitelikte olduğu keşif sırasında hâkim gözlemi ile belirlenip keşif tutanağına da yazıldığı, bitişikteki ormanın bir parçası ve onun devamı olan yerlerin bir bölümünün memleket haritasında çalılık olarak görülmesinin bu yerlerin orman olmadığının kanıtı olamayacağı bu yerlerin bitişik ormanın devamı olması nedeniyle ormana bitişik çalılakların ormandan ayrı düşünülemeyeceği, gerçeğin kendisi olan 1953 tarihli hava fotoğrafı karşısında 1955 yılında kadastro ekibinin çekişmeli taşınmazı ve bitişikteki 5-15 metre boyundaki orman ağaçları ile kaplı yerleri çalılık, dağlık olarak nitelendirmesine değer verilemeyeceği, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi; orman içi açıklıkların kişiler adına tescilini yasakladığı, dava konusu taşınmazın T.. Dağlarının güney yamacında bulunduğu, bu bölgede konumları aynı olan birçok taşınmaz hakkında 2000 yılından sonra Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından S.. Baraj Gölü üzerine Doğu ve Batı su isale köprülerinin yapımına başlanması ve Adana İl merkezinden bu ormanlara ulaşım olanağının doğması ile birlikte yüzlerce tescil davası açıldığı bir dava dosyasında davacı olan kişinin bir başka dosyada tanık ya da bilirkişi olarak dinlendiği, ya da bir dosyada tanık ve bilirkişi olarak görev yapan kişinin başka bir dava dosyasında davacı konumunda olduğu, Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesince aynı bölgede ve aynı konumdaki taşınmazların kişiler adına tesciline dair verilen kararları, bu gerekçelerle bozan Daire kararlarına karşı, aynı mahkemenin verdiği 15.06.2006 tarihli ve 2005/241 – 546 sayılı, 22.05.2007 tarihli ve 2007/139 – 148 sayılı, 22.05.2007 tarihli ve 2007/132 – 149 sayılı ve 2007/133 – 152 ve 2007/136 – 147 sayılı direnme kararlarının, sırasıyla
Hukuk Genel Kurulunun 27.12.2006 gün 2006/20 – 814 – 822, 23.01.2008 gün 2007/20 – 966 – 19, 28/05/2008 gün 2008/20 – 393 – 403, 2008/20 – 394 – 404 ve 2008/20 – 395 – 405 sayılı kararları ile yine diğer konudaki diğer üç kararının H.G.K.’nun 09.07.2008 gün ve 2008/20-486 E.-487 E.-488 E. sayılı kararları ile Daire kararında belirtilen nedenlerle bozulduğu, Karaisalı İlçesinden bu bölgede temyiz incelemesi yapılması için Daireye gönderilen dava dosyaları içindeki bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmazların bulunduğu köydeki ormanlar dahil olmak üzere Karaisalı, Dörtler, Kaşoba, Memişli, Pirili, Ö.. Köylerindeki ormanları içine alan Kırıklı-Dörtler Muhafaza Ormanı haritasında gösterilen Doğusu; S.. Baraj Gölü, Batısı: S..-Ç.. Yolu, Kuzeyi; Makam Sırtı – C.. Ç.. Tepe – Bulgur Dağı – Kaşobo – P.. Dağı – N.. Koca Tepe – N.. Mahallesi – Ç.. Yolu, Güneyi; S.. Baraj Gölü – Ç.. Çayı ile çevrili saha içindeki ormanların “sürekli muhafaza ormanı olarak ayrıldığı” 13.08.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında Yönetmeliğin; “Sürekli Ayrılma” başlıklı 3. maddesi aynen;
Sürekli Ayrılma:
Madde 3- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için bu alanların:
a) Çığ, arazi kayması ve erozyon nedeni ile bir afetin oluşması muhtemel yerlerde bulunması,
b) Yerleşim merkezlerinin çevre sağlığını olumlu yönde etkilemesi,
c) Kara ve demiryolları ile yerleşim yerlerini toz ve kum fırtınalarına karşı korunması,
d) Baraj, göl ve nehir yataklarının dolmasını engellemesi,
e) Yurt savunması için korunmasının zorunlu görülmesi,
f) Muhafaza ormanlarının tamamlanması için bunlara eklenmesi lazım gelen sahipli yerlerden olması, esas ve şarttır.
Öncelik:
Madde 4- Bir ormanın, maki ve fundalığın veya sahipli yerin sürekli olarak muhafaza ormanına ayrılabilmesi için 3. maddedeki şartlardan en az birinin mevcudiyeti yeterlidir. Bu şartlardan hepsini veya birkaçını bünyesinde toplayan yerler muhafaza ormanına ayrılmada öncelik kazanır.”
hükümlerinin bulunduğu,
Davaya konu taşınmazların içinde bulunduğu Sürekli Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasına ilişkin 23.11.2000 günlü raporda, yönetmelikde belirtilen koşullardan;
1- Seyhan Baraj Gölü kenarında ve Seyhan Barajının su toplama havzası içinde olması,
2- Halen Adana Büyükşehir Belediyesine yapılan içme suyu isale haltı projesinde yer alan ve inşaatı devam eden Doğu ve Batı su isale köprülerinin yapımı ile Büyükşehir Belediyesi mücavir alanına irtibatlandırılması nedeniyle ormana olan baskının azaltılması,
3- Seyhan Baraj Gölünün ve nehirin dolmasının engellenmesi,
4- Su korunma alanı olarak planlamaya konu edilen ve muhafaza ormanı içinde kalan ormanların çevre sağlığının iyileştirilmesine ve sürdürülebilirliğine daha etkin katkıda bulunması amacıyla 6831 sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince Kırıklı – Dörtler Muhafaza Ormanı ismi ile devamlı (sürekli) muhafaza ormanı olarak ayrılmasının gerektiğinin” bildirildiği ve 23.11.2001 günlü bu raporun, Orman Genel Müdürlüğünün 23.01.2002 günlü teklifi ile Bakanlık Makamına sunulduğu ve Orman Bakanlığının 31.02.2002 gün ve 1 sayılı “oluru” ile kabul edilerek devamlı (sürekli) muhafaza ormanına ayırma olgusunun kesinleştiği muhafaza ormanına ayırma işleminin yukarıda isimleri yazılı köyler ile komşu köylerin tümünde ilân edildiği muhafaza ormanına ayırmaya ilişkin 23.11.2001 günlü raporun 3/5. maddesinde “muhafaza ormanı içerisinde münferit ve dağınık halde bulunan ve muhafaza ormanı bütünlüğünü bozan, özel şahıs arazileri kamulaştırılmalı, Hazine arazileri ise ağaçlandırılmak üzere tahsisi talep edilmelidir” şeklinde açıklamalarda bulunulduğu, 6831 sayılı Kanunun 3, 4, 23 ve 25. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde muhafaza ormanları ile milli parkların aynı hukuki konumda oldukları H.G.K.nun milli parklar konusunda oybirliği ile verdiği 09.11.1988 gün ve 1988/8-542-893 sayılı kararında “orman rejimine alınan bu tür yerler için sonradan tapu alınamayacağının” kabul edildiği, milli park ve muhafaza ormanı olarak ayrılma işleminin başlı başına o taşınmazı orman rejimi içine alma işlemi olduğundan, tapuda kaydı bulunmayan taşınmazların o yerde yapılıp kesinleşen orman sınırı dışında bırakılmış olsa ya da o yerde hiç orman kadastrosu yapılmamış olsa dahi “orman niteliğinin devamı” başlıklı 1984 tarihli yönetmeliğin 38 ve 1986 tarihli yönetmeliğin 31 ve son olarak çıkartılan ve 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 34. maddesinde “6831 sayılı Orman Kanununun birinci maddesine göre, orman sayılan yerlerdeki; yanan orman alanları, muhafaza ormanları, milli parklar, izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlar, orman olarak kamulaştırılan ve orman rejimi içine alınan yerler, orman sayılan yerlerden olma özelliğini korurlar.” hükümleri gereğince orman sayılacağı, Seyhan Baraj Gölü su toplama havzası ve koruma sahasında kalan bir taşınmazın tek başına korunacak yer niteliklere sahip olmadığından, gölün çevre ve ekolojik değerler ile birlikte bir bütün olarak korunmasının esas alacağı, somut olaya bu açıdan bakıldığında Seyhan Baraj Gölünün çevresinin bir bütün olarak muhafaza ormanı niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi ve Anayasanın 169. maddesi gereğince ormanların imar-ihya ve zilyetlik yolu ile kazanılma olanağının da bulunmadığı, bu gerekçelerle davacı kişilerin tescil davasının reddine karşı davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı” olduğu gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi ve Anayasanın 169. maddesi gereğince ormanların imar-ihya yoluyla kazanılma olanağının bulunmadığı nedeniyle davacıların tescil davasının reddine,
Karşı davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1955 yılında genel arazi kadastrosu yapılmış, dava konusu taşınmazlar bitişiğindeki ormanlarla birlikte kadastro paftasında çalılık niteliğiyle tespit harici bırakılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, H.M.K’nun 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü bulunmaktadır. Temyize konu dosyada ise, mahkemece hükmün sonuç kısmında “karşı davanın kabulüne ve dava konsu taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline” karar verilmiş olup, mahkemece kabul edilen kısmın taşınmazın hangi bölümüne isabet ettiği ve yüzölçümünün belirtilmemiş olması nedeniyle, hüküm açık ve infaza elverişli olmadığından anılan maddeye aykırıdır. Mahkemece, anılan Kanun maddesinde belertildiği şekilde hüküm kurulmaması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 11/02/2014 günü oy birliği ile karar verildi.