Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/9804 E. 2014/3179 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9804
KARAR NO : 2014/3179
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

MAHKEMESİ : Mudanya(Kapatılan) Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2013
NUMARASI : 1997/14-2013/54

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve M.. A.., M.. A.. ve arkadaşları vekili Av. Ö.. Ç.. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında …. Köyü 102 ada 31, 113 ada 2, 130 ada 84 ve 207 parsel sayılı taşınmazlar, davacı N.. Ş.. tarafından asliye hukuk mahkemesinde açılan 1995/413 ve 1996/194 sayılı davaların konusu olmaları nedeniyle, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiş, tutanak ve ekleri kadastro mahkemesine devredilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada taşınmazların muris Ş… A..’dan kaldığı ve onun tüm mirasçıları adına tescili gerektiği iddia edilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 102 ada 31 sayılı parselin 1/2’şer pay oranıyla C.. A.. ve H.. D.. adına tesciline, 113 ada 2 sayılı parselin K.. B.. adına, 130 ada 84 ve 207 sayılı parsellerin muris Ş… A.. mirasçıları adlarına tesciline karar verilmiş, hüküm, davalı Hazine ve M.. A.., M.. A.. ve arkadaşları vekili Av. Ö.. Ç.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itirazdır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1991 yılında kesinleşen orman kadastrosu vardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazlardan 102 ada 31 ve 113 ada 2 sayılı parselin ortak muristen kalmadığı, 130 ada 84 ve 207 sayılı parsellerin ise muristen kaldığı, mirasçılar arasında taksim edilmediği, tümünün orman sayılmayan yerlerden olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddelerinde yazılı şartların adlarına tescil kararı verilenler lehine gerçekleştiği gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; mahkemece, yapılan 07.06.2013 tarihli keşif sonunda uzman bilirkişi Bülent Baygın ve arkadaşları tarafından hazırlanan raporda taşınmazların kesinleşen orman sınırları dışında kaldığı ve 1958 tarihli memleket haritasında da orman sayılmayan yerlerden olduğu açıklanmışsa da; yörede yapılan orman kadastro haritası ile irtibatlı kroki hazırlattırılmamış, çekişmeli taşınmazlar vergi kayıtlarına dayanılarak tesbit edildiği halde, tesbite esas alınan kayıtlar getirtilip uygulanmamış, bu kayıtların sahipleri lehine olduğu kadar, aleyhe de delil olabileceği düşünülmemiş, kayıtların taşınmazlara uyup uymadığı, kapsamları, kayıt miktar fazlası bulunup bulunmadığı, miktar fazlası varsa zilyedlikle kazanılıp kazanılamayacağı araştırılmamış, Orman Yönetimi kanunî hasım olması nedeniyle davaya dahil edilmişse de; karar başlığında gösterilmemiştir.
Bundan ayrı, dosyada 102 ada 31 sayılı parsel ile 113 ada 2 sayılı parselin kadastro tespit tutanak asılları;130 ada 84 ve 207 sayılı parsellerin ise tutanak suretleri bulunmaktadır. Tutanak suretlerinde, 130 ada 84 ve 207 sayılı parsellerin asliye hukuk mahkemesinin 1995/413 sayılı dosyasında davalı olduğu açıklanmış ise de; sözü edilen 1995/413 sayılı dosyada görevsizlik kararı verilerek kadastro mahkemesinin 1998/13 Esasına kaydedilmiş ve Dairenin 2013/9800 sayılı dosyasında temyiz incelemesine konu edilmiş olup, 130 ada 84 ve 207 sayılı parsellerin o dosyada davalı olmadığı ve karara bağlanmadığı anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında, niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ve davanın açıldığı tarihten 15 – 20 yıl önce çekilen hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları, kadastro paftalarının steroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazların niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; doğru sonuca varılabilmesi için; öncelikle 130 ada 84 ve 207 sayılı parsellerin tutanak asılları bulunduğu yerden getirtilmeli, mahkemece yeniden yapılacak keşifte, hem kesinleşen orman kadastro haritası; hem de en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 20 yıl önce çekilmiş steroskopik hava fotoğrafları ve memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler bir ziraat mühendisi, bir harita – kadastro mühendisi ile üç orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ve çevresine uygulanıp, taşınmazların niteliğinin ne şekilde görüldüğü, tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı belirlenmeli, kesinleşen orman sınırının dışında ve diğer resmi belgelerde de orman sayılmayan yerlerden olan taşınmazlar yönünden tesbite esas alınan vergi kayıtları ile komşu parsel tutanakları ve varsa dayanakları getirtilip uygulanmalı, kayıtların taşınmazlara uyup uymadığı, kapsamları, kayıt miktar fazlası bulunup bulunmadığı, mirasçılar arasında taksim edilip edilmediği araştırılmalı, ortak miras bırakandan kalan yerlerde mirasçılar arasında hisse satışı sözkonusu ise bunun tesbit gününden önce olmak kaydıyla 3402 sayılı Kanunun 15. maddesine göre geçerli olacağı, ancak, böyle bir devir sözkonusu değilse bir mirasçı tarafından sürdürülen zilyedliğin tüm tereke adına sürdürüldüğünün kabulü gerektiği düşünülmeli, bundan sonra elde edilecek delillere göre karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hazine ve M.. A.., M.. A.. ve arkadaşları vekili Av. Ö.. Ç..’nın hükme yöneltilen temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna uygun olmayan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 18.03.2014 günü oy birliği ile karar verildi.