Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/9379 E. 2014/1490 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9379
KARAR NO : 2014/1490
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

MAHKEMESİ : Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/04/2013
NUMARASI : 2011/401-2013/148

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve fer’i müdahil Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Hazine vekili, davalı gerçek kişi adına tapuda kayıtlı olan Anadolu F.. Köyü 5.. parsel sayılı 5692.76 m² yüzölçümündeki taşınmazın öncesinin orman olduğunu, orman ve 2/B madde uygulama sahasında kaldığını belirterek tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu parselin orman sınırları içinde kalan ve kalmayan bölümlerinin kadastro mahkemesinin 1990/8-10 sayılı kararı ile belirlendiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı Hazine ve davanın ihbar edildiği Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18.01.2007 tarihli ve 2006/16598 E. -2007/324 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Davacı Hazine vekili, B.., A.. Köyü, K.. Mevkii 530 sayılı parselin 2/B madde uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olduğu iddiasıyla davalı adına kayıtlı tapunun iptalini ve Hazine adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın öncesini oluşturan 88 sayılı parsel hakkında Orman Yönetimince kadastro tesbitine itiraz edilmesi üzerine Beykoz Kadastro Mahkemesinin 1990/8-10 sayılı kararı ile taşınmazın kısmen (dava dışı 529 sayılı parselin) orman sınırı içinde, kısmen de orman sınırı dışında kaldığı ve 2/B uygulaması yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05.02.2008 tarihli ve 2007/16271 E. – 2008/1769 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararlarında özetle; “Çekişmeli taşınmazın öncesini oluşturan A.. Köyü 88 sayılı parselin Beykoz Kadastro Mahkemesinde görülen 1990/8-10 sayılı dava sonucunda verilen kararla 5..5..e 5.. parsellere ayrıldığı, 530 sayılı parselin Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/754 E. – 2007/71 K. sayılı dosyada dava konusu edildiği, 529 sayılı parselin 5616 m² yüzölçümüyle orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği, 528 sayılı parselin ise, 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/849 sayılı dosyasında davaya konu edildiği anlaşılmaktadır. Taşınmazların öncesinin bütün olduğu ve davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerinin esasını etkilemesi kaçınılmaz olacağından, H.U.M.K.’nun 45. maddesi uyarınca davaların birleştirilerek görülmesi gerekir.
Ayrıca Kadastro Mahkemesinin 14.04.1990 tarihli ve 1990/8 E. – 10 K. sayılı dosyasında Orman Yönetimi tarafından tesbit maliklerine karşı açılan davanın, sadece yörede 1939 yılında yapılarak kesinleştiği anlaşılan orman kadastro çalışmasında orman olarak sınırlandırılan alanlara yönelik açıldığı; kesinleşen orman sınırları içinde ve dışında kalan bölümler belirlenerek sadece 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre 1939 yılında yörede yapılan orman kadastro çalışması gözönüne alınarak hüküm kurulduğu, Yargıtay bozma kararında o tarihte yürürlükte bulunan 766 sayılı Kanunun 54. maddesi gözönünde bulundurularak gerçek hak sahibi adına tescil kararı verilmesine işaret edildiği halde, 10.10.1987 tarihli 3402 sayılı Kanunun 766 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırdığı ve bu Kanunun 30/2. maddesi, gerçek hak sahibi adına tescil konusunu, üç halde sınırladığı için, kadastro mahkemesi başka bir araştırma yapmadan sadece 1939 tahdidini uygulayarak karar verdiği, kural olarak; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde daha önce kesinleşmiş orman kadastrosu var ise, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Ancak, orman kadastrosu, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce yapılmışsa, 3116 sayılı Kanun sadece devlet ormanlarının kadastrosunun yapılacağını öngördüğünden, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan orman kadastrosu sınırı dışında bırakılan taşınmazların orman olup olmadığını belirlemekte yetersiz kalır. Bu halde; taşınmazın orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği, 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince aynı Kanunun 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanların Devletleştirildiği, mahkemece; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi, 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumunun saptanması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, 528 ve 530 sayılı parsellere ait dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonucu, dava konusu taşınmazların kesinleşen orman tahdit hattı dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; Hazine ve Orman Yönetimince temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30.12.2010 tarihli ve 2010/16521 E. – 17180 K. sayılı kararı ile ikinci defa bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece bozma kararına uyularak, eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli 528 sayılı parselin 1939 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda, orman sınırları dışında bırakıldığı, 1954 ve 1972 yılı memleket haritalarında; yeşil alanda, 1997 ve 2005 yılı memleket haritalarında ise kısmen yeşil alanda kaldığı, 1954 hava fotoğraflarında; yeşil alanda, 1993 hava fotoğraflarında kısmen yeşil alanda kaldığı, eğimin % 40-50 olduğu, üzerinde meşe, ıhlamur, akasya gibi orman ağaçları ile emekle yetiştirilmiş süs ve meyve ağaçları bulunduğu belirlenmiş, çekişmeli 530 sayılı parselde keşif yapılmamış ve 530 sayılı parselle ilgili rapor düzenlenmemiş, bu eksikliğin giderilmesi istendiğinde, bilirkişi Orman Yüksek Mühendisi M.. H…. tarafından düzenlenen raporda çekişmeli 530 sayılı parselin 1957 memleket haritasında yeşil ile renklendirildiği, 1972 memleket haritasında tamamen, 1997 ve 2005 memleket haritalarında kısmen yeşil alanda kaldığı, 1954 hava fotoğrafında; yeşil alanda, 1993 hava fotoğrafında yine kısmen yeşil alanda kaldığı, 26.11.2010 tarihli ek raporda da, ekli 2005 ve 2008 yıllarına ait uydu görüntüleri ile orman kadastro paftalarının çakıştırıldığı krokilerde görüleceği gibi 530 sayılı parsel ile 529 sayılı parsel arasından karayolu geçtiği, keşfin yapıldığı tarihte 530 sayılı parselin tamamının sürülü olduğu, topak yapısı olarak orman toprağının tipik özelliği olan ölü örtü ve orman vejetesyonuna ait kök, dal vb. organik madde artıklarının yer almadığı, sadece parsel sınırlarına yakın ve sıra halinde meyve ve süs bitkilerinin yer aldığı, doğu ve güney batı sınırında benzer nitelikte taşınmazların bulunduğu, ortalama eğimin % 5-10 olduğunun belirlendiği, 530 sayılı parselin kuzeyinde yer alan 529 sayılı parselin orman arazisi oldu, 528 sayılı parselin ise, ortalama eğiminin % 40-50 olduğu, meşe ıhlamur, akasya gibi orman ağaçları bulunduğu, emekle yetiştirilmiş süs ve meyve ağaçları bulunduğu, ayrıca parsel içinde bir konutun bulunduğu belirlenmişse de, çekişmeli parsellerin, 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre hiç bir merasime gerek kalmadan devletleştirilen orman alanlarından olup olmadığı yönünde görüş bildirmemişlerdir.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18.01.2007 tarihli ve 2006/16598 E. – 324 K. sayılı bozma kararı taraflarına tebliğ edilip, karar düzeltme yolu kullanılmadığından, mahkemece hükmüne de uyulmakla davanın tarafları yönünden usulî kazanılmış hak oluşmuştur.
Bu nedenle; çekişmeli 528 ve 530 sayılı parsellerden ifraz edilen 529 sayılı parselin, yörede 1939 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidinde orman sınırları içinde, 528 ve 530 sayılı parsellerin ise dışında kaldığı yönünde taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, çekişmeli 528 ve 530 sayılı parsellerin 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre Devletleştirilen ormanlardan olup olmadığına ilişkindir. Bu nedenle;
1) Bozma kararına uyularak yapılan araştırma, inceleme ve keşif sonucu çekişmeli 528 sayılı parselin, hem öncesi hem de eylemli durumu itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiğine ve hükmüne uyulan bozma kararı tarafları için usulî kazanılmış hak oluşturacağından, çekişmeli 528 sayılı parselin devletleştirilen orman alanı olduğu kabul edilerek, bu parsele ilişkin davanın kabulüne, tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmelidir.
2) Çekişmeli A.. Köyü 530 sayılı parselde keşif yapılmışsa da, bitki örtüsü toprak yapısı ve çevresi incelenmediğinden, mahkemece daha önce dosyaya getirtilmiş bulunan 1957, 1972, 1007, 2005 yılı memleket haritaları, 1954 hava fotoğrafları ve 1993 hava fotoğrafları ile dosyaya getirtilen en eski tarihli amenajman planları, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte uygulanmak suretiyle; çekişmeli A… Köyü 530 sayılı parselin, bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; 530 sayılı parselin toprak yapısı, bitki örtüsü, üzerindeki ağaç ve ağaçcıkların sayısı, kapalılık oranı ve hâkim bitki örtüsü, parselin çevresi detaylı olarak saptanmalı ve fen bilirkişinin krokisinde işaretlettirilmeli, orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritalarının ve hava fotoğraflarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli 530 sayılı parselin konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde 530 sayılı parselle ilgili bir karar verilmelidir” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava konusu taşınmazların 2/B alanında kaldığı gerekçesiyle 6292 sayılı Kanun uyarınca davanın reddine, davalı taşınmazların tapu kayıtlarına konulan 2/B şerhinin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalıp, nitelik kaybı nedeniyle 2/B uygulaması ile Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazların tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1939 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 15.05.1987 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1970 yılında kesinleşmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre, mahkemece, dava konusu taşınmazların 2/B’lik alanda kaldığı kabul edilerek, 6292 sayılı Kanun gereğince davanın reddine karar verilmiştir. Dava, 2/B iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup; mahkemece yapılan keşif ve keşif sonrası
alınan bilirkişi raporlarıyla taşınmazların orman sınırları dışında kaldığı ve 2/B uygulamasına konu olmadığı anlaşıldığından, mahkemenin gerekçesi yerinde değildir. Dairenin önceki bozma kararlarında, taşınmazların her ne kadar eski tarihli belgelerdeki durumunun araştırılarak karar verilmesi istenmiş ise de, 4785 sayılı Kanuna göre, taşınmazların orman olduğu iddiasıyla açılmış bir dava bulunmadığından ve hukuk hâkimi dava dilekçesindeki taleple bağlı bulunduğundan, işin esasına girilerek ve taleple bağlı kalınarak bir karar verilmesi gerekirken, 6292 sayılı Kanun gereğince davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/02/2014 günü oybirliğiyle karar verildi.