Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2013/9372 E. 2014/3915 K. 01.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9372
KARAR NO : 2014/3915
KARAR TARİHİ : 01.04.2014

MAHKEMESİ : Kargı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/05/2012
NUMARASI : 2011/2478-2012/87

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında A….Köyü …. ada 1 parsel sayılı 8465637,69 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliği ile belgesizden Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılar, bu taşınmaz içinde eski tapusu olan taşınmazların kaldığını ileri sürerek bu kısım adlarına tescili iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin krokide (A) harfli 13653,66 m2 ve (B) harfli 11943,79 m2’lik taşınmazların davacılar ve müdahil davacılar adlarına tapuya tesciline karar verilmiş; davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14.03.2011 tarih 2010/17018-2011/2577 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “İncelenen dosya kapsamından ve özellikle keşif sonucu orman ve fen bilirkişiler tarafından resmi belgelere dayalı olarak düzenlenen bilirkişi raporu ve krokide; dava konusu (A) ve (B) harfleri ile gösterilen taşınmazların …. ada 1 nolu orman parseli içinde orman içi açıklık niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar dava dilekçesinde eski tapu kayıtlarına dayanmış iseler de; keşifte uygulanan kayıtların dava konusu taşınmazlara uymadığı saptanmış, mahkemenin kabulü de bu şekilde olmuştur. Davalı taşınmazların bu haliyle orman içi açıklığı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacıların davasının reddi gerekirken, dava konusu taşınmazların özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır. ” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davacılar M.. U.. ve H.. G..’in davalarının kabulüne, dahili davacılar S.. Y.., S.. Y.., E.. Y.., F.. I.., F.. G.., Gülsüm A…., M.. Y.., A.. U.. ve Y.. U.. yönünden davanın açılmamış sayılmasına; 101 ada 1 parsel içersindeki 09/04/2012 tarihli fen bilirkişisi Süleyman İ …., Mehmet K..T.. ve Ömer H….’ın ortak raporlarında belirtilen (A) harfi ile gösterilen 13653,66 m2 miktarındaki kısım ile (B) harfi ile gösterilen 11943,79 m2 miktarındaki kısmın 101 ada 1 parselden ifraz edilerek 2/6 hissesinin davacı M.. U.. adına; 2/6 hissesinin davacı H.. G.. adına; 2/6 hissesinin davalı Hazinesi adına tapuya tesciline, cinsinin tarla olarak değiştirilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptal ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304
sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı içinde bırakılmıştır.
Mahkemece, 14/03/2011 tarih 2010/17018-2011/2577 E.K. sayılı bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davacıların dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmazlara uyduğu gerekçesiyle davacıların davasının kabulü kararı, usûlî kazanılmış hakkın ihlali mahiyetindedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usûlî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kavram, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usûl hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usûlî kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usûlî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usûlî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usûlî kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usûlî kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilâmına uyulmuş olmakla oluşan usûlî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptal edilirse, usûlî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında, ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usûlî kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usûlü-6. Baskı, cilt 5, 2001). usûlî kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usûl işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı ilâmı, YHGK.’nun 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ilâmı, YHGK.’nun 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilâmı).
Bu itibarla, somut olayda mahkemece bozmadan önce davacıların dayandığı tapu kaydının uymadığı belirlendiği fakat zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davacıların davasının kabulüne karar verildiği ,verilen kararı Hazine ve Orman Yönetminin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/03/2011 tarih 2010/17018-2011/2577 E.K. sayılı kararında dayanak tapu kaydının taşınmaza uymadığı kabul edilerek, taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde olduğunun gözetilerek davacıların davasının reddine karar verilmesi gerektiği gereğine değinilerek hüküm bozulmuş, mahkemece ilgili bozma kararına uyulması nedeniyle temyiz eden Orman Yönetimi ile Hazine lehine usûlî kazanılmış hak oluşmuştur. Bu itibarla, mahkemece davacıların davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usûlî kazanılmış hak kuralının ihlali sonucunu doğurduğundan hükmün BOZULMASINA karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Orman Yönetim vekili ve davalı Hazine vekili temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 01/04/2014 tarihinde oy birliği ile karar verildi.